Yoğun yorgunluk ve stresten sonra, beni dinlendirecek ve her şeyden uzaklaştıracak bir yer aradım. Komşum kendi köyünün uygun olduğunu söyleyince, hemen yola çıktık. Akseki’ye 12 kilometre uzaklıkta, bin metre yükseklikte, Alaçeşme Köyü, eski adıyla ‘Alakilise Köyü’ imiş.
Dün gece çok uzun bir düş gördüm. Düşten ayrılamadığımdan, sabah uyanamadım. Spor arkadaşlarım beni merak etmiştir. Düşümü sizlerle paylaşmak isterim doğrusu. Böylesi güzel bir düş yalnızca bende kalmamalı.
Geldi deniz zamanı. Ülkenin her yerinden herkes, hatta dünyanın her yerinden herkesin düşlediği “Şimdi Antalya zamanı” olmalı. Antalya dünyanın en güzel yeri bence. Deniz hala temiz, her yerinden yüzmek için atlayabilirsin. Bu oldukça büyük bir şans. Keşke ülkemin bütün insanları bu denizden yararlanabilse. Kaldı ki Antalyalı bile yeterince yararlanmaz. Denizin değeri yeterince bilinmez. Eh ne diyelim bilenler sağ olsun. Uzaktan bakan da öylece sevsin denizi. Çünkü seyri de güzel değil midir?
Almanya bu kışı çok sert geçiriyor. Yıllardır yağmayan kar, sanki bu yılı beklemiş gibi üst üste yığıyor. Hava raporunu izlerken insanın ta içi üşüyor. Öyle bir haber düştü ki ekrana, işte o zaman üşümek neymiş görüverdik. Bütün dünya iliklerine dek ürperdi. Yüreğimizin ortasına kocaman bir çığ düştü. Soğuk mu soğuk, acı mı acı. Hele benim yüreğim, olayın kentini, okulunu öğrenene, torunlarımdan haber alana dek ha durdu ha duracaktı. Haberi alınca sevindim mi? Tabiî ki hayır, hem yok yere giden gencecik fidanlara, hem de masum bir çocukken canavar yapılan Tim’e yandı yüreğim.
Baharda üç kadın, her işimizi bırakıp Dirmil’e gittik. İş bekler, ama bahar beklemezdi. Hani şu yüzlerce yıllık adını değiştirip ‘Altınyayla’ yaptıkları Dirmil’e. İyi ki de gitmişiz. Bu yıl yağmur bol yağınca, bütün gözeler açılmış. Her yerden kaynak suları fışkırmış. Otlar, çiçekler diz boyu yükselmiş.
Yarpuzu bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Yaşar Kemal’in romanlarında önemli bir yeri vardır. Öyle ince anlatır ki, kitabı okurken kokusunu duyar insan. Gerçekten de yarpuzun ferahlık veren bir kokusu, serinlik veren bir görüntüsü vardır. Su kıyılarında alımlı bir gelin gibi her rüzgârda savrulur.
Haziran, yeşilin kırk tonunu yansıtan, çiçeklerin her türünü açtıran, tomurcukları coşturan, çiçeği tohuma durduran aydır aslında. Bahar sonu, Yazın başlangıcıdır. Her yürekte bir yenilenme, yeşerme duyumsanır. O nedenle bütün canlılar yeşerir Haziran’da. Bu yeşermenin en çok da şairler, yazarlar farkındadır. Ondandır belki de şairin “Haziran’da ölmek zor” demesi.
Antalya’da yaşayanlar için yaz mevsimi biraz da konuk mevsimi demektir. Yaz gelince hepimizin evi renklenir, neşelenir, zenginleşir. Hele bir de konuklarla aynı dilde değil de, aynı dili konuşuyorsak çok daha keyifli geçer yaz. Benim de öyle oldu. Konuklarım, sürekli yüreğimde taşıdıklarımdı.