Günümüzde dilencilik başta büyük kentler olmak üzere bütün kentlerin temel sorunlarından biri durumuna gelmiştir. Öyle ki, bu mesele sempozyumlara konu olabilecek bir boyut kazanmış durumdadır. Nitekim geçtiğimiz Ekim ayında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, dilencilik sempozyumu düzenlemek zorunda kaldı. Bir Kent Sorunu: Dilencilik Sorunlar Ve Çözüm Yolları adı ile yapılan sempozyumda dilencilik meselesi bütün boyutlarıyla tartışıldı ve çözüm önerileri üzerinde duruldu. Bu noktadan hareketle biz de bu sayıdaki yazımızı dilencilik meselesine ayırmaya karar verdik.
Yazi ve Fotoğraf: Dr. Mehmet Demirtaş / 32. Sayı
31. Sayı
İstanbulluların ve İstanbul’a gelenlerin çok yakından tanıdığı ve günde binlerce kişinin gelip geçtiği Karaköy İskelesi artık yok. 21 Kasım gecesi Haliç’in karanlık sularına gömülen iskelenin daha sonra Tuzla Tersanesi’ne çekildiğini öğrendik. Olayın ardından kim kusurlu? Hata var mı? Lodos fırtınasından mı battı? Gibi sorular ortaya çıktı. İDO yetkilileri televizyonlarda kendilerinde bir kusur omadığını anlatmaya çalıştılar.
30. Sayı
Ağustos ayının başlarında eşimle birlikte uzunca sayılabilecek Doğu Karadeniz ve Anadolu turu yaptık. Bu turumuzda ilginç bulduğum Anadolu insanının denize olan özlemini ve yaratıcılığını dile getiren iki anımı sizlerle paylaşmak istedim. İnsanoğlunun hayal gücü sınır tanımıyor. Önemli olan ve başarıyı getiren hayallerin peşinden gitmek.
Yeğenim Alpay, “Dayı, hafta sonu hazır ol. Karlık Dağları’nda ışkın (Biz Gündüzbeyliler eşkın ya da eşgın, deriz) toplayacağız” diye haber verdiğinde, inanın çocukların bayramı beklediği gibi heyecanını duymaya başladım. Adeta iple çekiyordum, gideceğimiz günü…
Yazı ve Fotoğraflar: Alişan Hayırlı
İFSAK, 20 Temmuz – 10 Ağustos tarihleri arasında Sayısal Görüntü İşleme Atölyesi düzenleyecek. Hasan Daşdemir’in eğitmenliğinde yapılacak atölyede, fotoğrafların bilgisayarda işlenmesine yönelik kapsamlı bir eğitim verilecek.
Türkiye’de ve bilhassa İstanbul’da yaşayan siyah renkli misafirlerimiz için farklı görüşler hâkim, çelişkili hikâyeler anlatılıyor. Bazıları onları birer kurban, bazıları ise canavar olarak niteliyor. Yakın tanıdığım bir öğretim üyesi, “onların büyük bölümü uyuşturucu ve kadın satıcısı” dedi. Yani onlar bu hocamızın gözünde birer “tehlike” idi.
Aslında Türklerle bağlantısı olmayan kahve ile 1500’lü yıllarda öyle sevişmişiz ki; “Türk Kahvesi” olarak sevdirmişiz ve tattırmışız. Aslında her şey, “Kaldı” adında Habeş bir sığırtmacın IX. Yüzyılda keçilerinin bir meyveyi yedikten sonra hareketlenmeye başladığını fark etmesi ile başlar.
Tüm kıtalar arasında en sancılı geçmişe sahip olan Afrika, önceleri dünyanın en büyük esir pazarı oldu. Bize demokrasi dersi veren, Fransa, Hollanda, Belçika, İngiltere, Portekiz, Almanya, İspanyollar hatta Araplar esir ticaretini ellerinde tutmak için birbirleri ile savaştılar, anne, baba, kardeş, akrabalar birbirinden koparılıp sahildeki bu amaçla kurulan kalelerden yenidünyalara gönderildi. Sömürgecilikle de varlıklarının özü olan kültürleri, kimlikleri, onurları ve lisanları ellerinden alındı.
Konferanslarımda amaç "+1" yani her toplantıda toplumsal sorumluluk adına "bir kişi" kazanmak, Bir dünya rekoru olarak kabul edilen 45 ülkede, 81 ilimizde ve yüzlerce ilçede konferans verdim. Başarılıyım, tecrübeliyim. Hem gülerler, hem şaşırırlar, hem üzülürler, konferans sonrasında birkaç kişi toplumsal sorumluluklarını anlayarak farklı düşünüp, çevresindekileri bunları anlatırsa, hepimiz kazanırız, çağırın konferans vermeye gelirim, işte şu andaki program bu şekilde
31. Sayı
Efendim, insanlar farklı sebeplerle yola düşer. Bazısı zorunlu, bazısı hevessiz, bazısı ise nereye gittiğini bile bilmeden. İşte bu gezileri gruplara ayırdım.