Bütün mevsimlerin güzelliğini toplayan Haziran’da kırılmıştır en yeşil dallar. Dünya şairi Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Orhan Kemal Haziran da düştü toprağa ve yeşil bir dal kırıldı içimizde. En uzak yıldızlarla çarpan yürekleri, fiziki olarak bir an durdu ve sonra bizim yüreğimizle birlikte çarpmaya başladı. Gümbürtüsü daha da güçlüydü aslında. 2 Haziran akşamı AKM’de gördük ne denli güçlü yaşadıklarını. Onlar istese de ölemez artık.
Aspendos Salonu doldu, Perge Salonu’na geçildi, orada da yer kalmadı, merdivenler, aralar ayakta ve yorulmadan bekleyenler… Herkes nefesini tutarak, soğuk bir su gibi içerek dinledi Nazım’ın dizelerini. On beş dakika ara verildiğinde, bahçede yer yarılmış insan çıkmıştı sanki. Hiç bu denli kalabalıkla anılmamıştı Antalya’da. Meğer ‘Büyük İnsanlık’ her şeyin farkındaymış.
Açış konuşmasını Başkan Akaydın, kısa ve öz yaptı. Nazım Hikmet Vakfı Başkanı Rutkay Aziz de nefis, kısa ve öz bir konuşmayla her şeyin altını çizdi. Biz, mikrofonu eline geçirenin bir türlü bırakmak istemeyişine alışık olduğumuz için biraz şaşkın ve olabildiğince mutluyduk. Demek ki kısa konuşmalar daha etkileyici ve tadında oluyormuş. Nazım’ı tiyatro sanatçısı Altan Gördüm anlattı. Şiirleri, Tilbe Saran, Cüneyt Türel aralara serpiştirdi. Öylesine güzel okudular ki, sanki dizeler canlandı, salonda baştanbaşa hepimizin yüreğini okşayarak dolaştı. Ben yaşamım boyunca ilk kez, Nazım Usta’nın şiirlerinin bu denli nefis, bu denli anlamlı ve hakkının verilerek okunduğuna tanık oldum. Herkes gibi benim de gecenin tadı damağımda kaldı. Büyük Şehir Belediyesince hazırlanıp halka ücretsiz dağıtılan Nazım Şarkıları CD’leri de güzel bir jestti.
Sıra Melike Demirağ’a gelince ayrılmak zorunda kaldım. Çünkü yüreğimi sürekli kanatan, can dostum Emel Korkut’un da aynı gün ölüm yıldönümüydü ve biz onu anmak için toplanacaktık. Güzelleri toplayıp aramızdan götüren Haziran onu da unutmamıştı. Gecenin devamında biz de Emel’in el yazısı ile kendi şiirlerini okuduk, anılarımızı anlattık, ustaların şiirleri ile geceyi süsledik ve hepsi için kadehimizi kaldırdık.
Kızılderili Reis, ‘Baharda toprak hamiledir, usul usul bas’ der ya toprağa saygısından. Nazım da cezaevinde, havalandırmaya çıkarıldığında saygıyla oturur toprağa. Şiirlerinde hep umut aşılar, yılgınlığa yer yoktur yaşamında. Koşullar ne denli zor olursa olsun, hep umudu vardır geleceğe dair. ‘İşçi tulumuyla dolaşacak Hürriyet’ derken de umuttur yüreğini coşturan. Deliği tıkanmış bir tuvalete kapatıldığında türkü söylemesi de. Koca Usta’nın dizelerine bırakalım sözü:
“Bu gelenler silahsız adamlardı
Her birisi yüreğini çıkardı
Her yürekte güzel bir şeyler vardı
Geceler beyazdı gündüzler serin
Sözleri dövdüler dan dan da din din
Örsünde sıcacık yüreklerinin
Ölüm bu sözlerden güçlü değildi
Hayata sevdalar ilan edildi.”