‘Yerel Olan Evrenseldir’ isimli dizi yazımın dördüncü ve son bölümündeyiz. İlk yazıda ‘Küreselleşme’ olgusunu, ikinci yazıda Avrupa Birliği’nin almış olduğu ‘Yerellik’ ilke kararını ve üçüncü yazıda Yerli Malı haftasını ana yazı konusu yaparak yerel olmanın evrensel olmak ile eş anlamlı olduğunu açıklamaya çalıştım. Bu yazımda da tüm konu başlıklarını toparlamaya çalıştım.
‘Yerel Olan Evrenseldir’ öngörüm ciltler dolusu kitap olacak nitelikte bir konu. Açıklamaya çalıştığım her konu yeni açıklamalar gerektiriyor. Aslında temel olarak amacım; ülke kalkınmamızın temellerini tarım, hayvancılık ve turizm üzerine kurgulamamız gerekliliğidir.
Dünya savaşlarının ardından
Bu yazıyı kaleme almadan önce Avrupa Birliği’nin ‘Yerellik’ ilke kararı üzerine çok sayıda makale okudum. Birliğin ne yapmaya çalıştığını anlamaya çaba gösterdim. 2. Dünya Savaşı’nın yol açtığı büyük yıkımlardan sonra tüm Avrupa’nın nasıl kalkındığını hayranlıkla gözlemledim. Ortaya çıkan en acı konu ise; ülkemiz hala 1. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan sorunların sarmalında yaşamaya çalışıyor olmasıdır.
Avrupa Birliği’nin Maastricht Antlaşması’nda yer alan ‘Yerellik’ ilke kararına kadar olan süreç içerisinde son 50 yıl içerisinde tüm dünya devletlerin ortak almış olduğu ilke kararlarını incelemek gerekiyor:
Stockholm Konferansı
Tarih sırasına göre gidecek olursak ilk olarak1972 yılında yapılan Stockholm Konferansı’nı incelememiz gerekiyor. Bu konferansta çevre olgusunun ilk kez yüksek düzeyde dillendirilmesi ve ilke kararların alınması önemli idi. Kalkınma uğruna çevrenin yok edilmemesi ve bu konuda tüm dünyanın ortak tutum sergilemesi gerekliliği ana çerçeve olmuştu.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, 1985 yılında imzaya açıldı. Ülkemiz bu kararaı 1988 yılında imzalamış ancak TBMM 1991 yılında onaylamış. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda temel amaç yerel idarelerin güçlendirilmesidir, yerinde ve demokratik yönetilen bir Avrupa’nın kurulmasıdır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile üniter yapıyı koruyarak yerel kalkınma mümkündür.
Rio Konferansı ve Deklarasyonu
Rio Konferansı’nda tüm dünya 1984 yılında 27 ilke kararında uzlaşmıştır. Stockholm Konferansı’nda alınan ilke kararlarında olduğu gibi kalınma ve çevre ilişkine dikkat çekilmiş, sürdürülebilir bir kalkınma temel amaç olarak belirlenmiştir.
Habitat II İstanbul Kent Zirvesi
Rio Konferansı’nın ardından dünya bir kez daha İstanbul’da bir araya gelmiş. 1996 yılında yapılan Habitat II İstanbul Kent Zirvesi ile yerleşim alanlarının iyileştirilmesi için gereken adımların atılması konusunda 15 maddeden oluşan taahhüt niteliğinde kararlar alınmıştır. Alınan kararların ilk maddesinden de anlaşılacağı gibi; “herkese yeterli bir konut sağlamak, insan yerleşimlerini daha güvenli, daha sağlıklı, daha yaşanabilir, sürdürülebilir ve daha verimli bir hale getirmek” şeklindeki evrensel hedefler belirlenmiştir.
‘Lambada titreyen alev’ değil de neden yavru kutup ayısı üşüyor?
1972 yılından başlayarak, modern dünya yöneticilerinin almış olduğu kararların hepsini detaylı bir şekilde okudum. Alınan tüm ilke kararların altına imzamı atarım. Ancak tüm bunları okuduktan sonra aklıma yavru kutup ayısı ile dedesi arasında geçen bir fıkra geliyor sürekli. Sonuç olarak dünya kaynaklarının %80’ne %20’lik insan kesimin sahip olmasını nasıl açıklayabiliriz. Yavru kutup ayısının dedesine dediği gibi “o zaman ben neden üşüyorum” sorusunun cevabı nedir?
Stockholm Konferansı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Rio Konferansı ve Deklarasyonu ve Habitat II İstanbul Kent zirvelerinde alınan kararları kendi bölgelerimiz ve insanız için bizzat bizlerin karar alıp uygulamamız gerekiyor. Yoksa biz daha çok üşürüz.
Küreselleşme
Net olarak biliyoruz ki; küreselleşen dünyada yaşam; ‘örümcek ağında’ yaşamaktır. Örümceğin ne zaman sokacağı belli olmaz. Zaten bir gün ısırılacak olmayı bekleyerek yaşamak, yaşamak değildir. Küreselleşme ortaya sadece ticari boyutta negatif sonuçlar çıkarmıyor. Tek kültürlülük ya da melez bir kültür ortaya çıkaran ağır bir sonucu da var. Çok kültürlü bir toplumda yaşayan biz Türk halkına uygun bir durum değil bu.
AB planı, dünya planı olmalı
Avrupa Birliği’nin ‘Yerellik’ ilke kararı halka en yakın yönetim biçimidir. İlke kararı içerisinde; sürdürülebilir ve katılımcı hükümler bulunmakta. Ömür insana bir armağandır. Hele hele bu insan Anadolu coğrafyasında doğmuş ise, ömür iki kere armağandır. Bu topraklarda sağlıklı ömrün keyfini çıkaralım…
Kutup ayısının ve dedesi ile sohbeti
Yavru kutup ayısı bir gün dedesine sorar; “Dede sen kutup ayısı mısın?” Dedesi cevap verir; “Pek tabii ki evladım ben kutup ayısıyım.” Yavru kutup ayısı tekrar sorar; “Babaannem de mi kutup ayısı?” Dede cevap verir; “Elbette, hatta baban, annende kutup ayısı.” Yavru kutup ayısı tekrar dedesine sorar; “Anneannem ve diğer dedem de mi kutup ayısı?” Yavru kutup ayısının dedesi tekrar cevap verir; “Onlarda kutup ayısı, başka ne olacak idi. Peki sen bunları niye soruyorsun?” der. Yavru kutup ayısı dedesine bir soru daha sorar; “Peki dede o zaman ben neden üşüyorum?”
Metin ve fotoğraflar: İsmail Şahinbaş