Bu hafta içerisinde T.B.M.M.’de görüşülerek onaylanması beklenen YEK (Yenilenebilir Enerji Kanunu), Meclis gündemine gelemeden geri çekildi. Türkiye’nin önü tıkandı. Yenilenebilir Enerji Kanununun geleceğini belirsizliğe sürükleyen nedir?
Alınan bilgiye göre Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın yenilenebilir enerji kaynaklarına teşvik sağlanamayacağını belirtmesi ve Başbakan Erdoğan’a bu doğrultuda görüş bildirmesi yasanın geri çekilmesine sebep oldu.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Korol Diker, Türkiye’nin Kyoto’ya taraf olarak iklim değişikliği felaketine karşı sorumluluğunu kabul ettiği ve düşük karbon ekonomisine geçme girişimlerinde bulunduğu bir dönemde, YEK’in henüz görüşülmeden geri çekilmesi hükümetin konunun önem ve aciliyetini kavrayamadığını düşündürüyor” dedi ve ekledi; “Kömür, nükleer gibi kirli enerji kaynaklarına sağlanan teşviklerin yenilenebilir enerjilere sağlanmıyor olması ve iki sektör arasında eşit koşullarda dahi rekabet imkânı sağlanmaması, işin arkasında neyin olduğu sorusunu sorduruyor.
Her fırsatta yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği yatırımlarının önemini vurgulayan Başbakan Erdoğan ve Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın samimiyetlerini göstermeleri gerek. Bunun ilk adımı TBMM komisyonundan partiler üstü bir oybirliği ile geçen YEK’in Meclise sunulması.
İklim değişikliği ile mücadele için temiz enerjilere yatırım yapmak ve karbon salımlarımızı düşürmek zorundayız.
Türkiye sera gazı salım artış hızında %119 ile ek’1 ülkeleri arasında birinci sırada. Bu hız ile devam ederse 2020 yılında Avrupa’nın en çok sera gazı salımı yapan ülkesi olacak. Bu hızlı artışın temel sebebi ise fosil yakıtlara dayalı, yanlış enerji politikalarıdır. Yapımı planlanan 47 yeni kömürlü termik santral ise durumun daha da kötüye gideceğinin işareti.
Diker “Türkiye 2020 yılındaki ihtiyacına yetecek kadar ekonomik anlamda üretilebilir yenilenebilir enerji kaynağına sahipken 2020 yılında dünyanın en büyük kirleteni olma yoluna gidiyor. Mevcut politikalarla iklim değişikliğine karşı çözüm üreten ülkelerden biri değil, sorunun temel kaynaklarından biri oluyoruz” dedi.
Dünyamızın karşı karşıya olduğu iklim değişikliği felaketine ancak temiz enerji kaynakları ve enerji verimliliği ile engel olunabilir. Bu kaynakların kullanımı ise ancak onlara bir pazar ve rekabet imkânı sağlayarak gerçekleştirilebilir.
Kanunun çıkması sadece iklim için değil ekonomik açıdan da gerekli
YEK gerekçesinde de belirtildiği üzere yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği fosil yakıtlara olan bağımlılığımızın kesintisiz, güvenilir ve düşük maliyetli karşılanmasının ve doğalgaza olan bağımlılığımız sebebiyle yaşadığımız arz güvenliği sorunlarının aşılmasının tek yolu.
Diker, “Yenilenebilir Enerji Kanunu eksiklerine rağmen Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının önünü açacak ve çok önemli olan yerli bir sanayinin oluşmasına da olanak sağlayacak.” dedi ve ekledi “Maliyetleri her geçen gün düşen yenilenebilir enerji kaynakları dünyamızı sadece iklim değişikliği felaketinden değil, aynı zamanda yaratacağı istihdam ve açacağı yeni yatırım imkânları ile ekonomik dar boğazdan çıkışımızı da sağlayacak.”
Dünya üzerindeki genel eğilim, gelişmekte olan yenilenebilir enerji pazarından pay kapma yönünde. Yenilenebilir enerji pazarı diğer sektörlerdeki ekonomik küçülmeye rağmen 2007–2008 yılları arasında %5 büyüyerek 155 Milyar USD’ ye ulaştı.
Yenilenebilir enerji kaynakları ne yatırım ne de endüstri anlamında atılım yapamayan Türkiye’de özellikle güneş enerjilerinde yakınındaki coğrafyada çok büyük pazar imkânlarına sahip. Diğer ülkeler güneş enerjilerine büyük yatırımlar planlarken Türkiye rüzgâr enerjilerinde olduğu gibi büyük bir fırsatı daha kaçırmak üzere.
Daha da önemlisi enerjide arz güvenliğini bir türlü sağlayamayan Türkiye’nin dışa bağımlılıktan ve yüksek maliyetler sebebiyle uğradığı ekonomik zarardan kurtulmasının tek yolu temiz enerjiler.
Greenpeace’in hazırladığı Enerji [D]evrimi Raporu sürdürülebilir bir kalkınma çerçevesinde doğal limitlere saygı duyarak nasıl fosil yakıtlar ve nükleer enerjiden bağımsızlaşarak yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği üzerine temiz bir gelecek inşa edebileceğimizi gösteriyor.