Yine bir güz günüydü, sevdiğim bir arkadaşı ziyarete gitmiştim. Hava oldukça sıcaktı, ama o uzun kollu bir giysiyle karşıladı beni. Onu görünce ben bunaldım. Sordum, yanıtını geçiştirdi. Israr edince açıverdi kolunu. Boydan boya dikişti kolu. Ciddi şekilde yaralanmıştı. Evden çıkamayan bir kadın bu denli nasıl yaralanırdı?
“Ablam bana armağanlar göndermiş. Eniştem getirdi, ben de kapıdan döndürmeyi kendime yakıştıramadım, bir kahve ikram ettim. Kahveleri içerken kocam geldi.” Gerisini dinlemeye gerek yoktu. Kocası ona perde bile açtırmıyordu. Adam her koşulda kıskanıyordu. Ağzından bir sevgi sözcüğü de çıkmıyordu. Yani ‘Sevdiğim için kıskanıyorum’ sözüyle kimseyi kandıramayacaktı.
Kıskançlık ilkel bir duygu değil miydi? Özgüvensiz insanların yüreğinde barınan, şiddetin öz kardeşi, savunulacak bir yanı da bulunmayan, sevgiyle asla bir arada yaşayamayan bir duygu. Kıskançlık, seven insanların yüreğine yerleşemez. Ya sevgi yoktur, ya da kıskançlık. İkisi bir arada gece – gündüz denli zıt. Yalnızca kıskanılanı değil, kıskananı da küçük düşürür. Şiddetin kıvılcımı, hatta kaynağıdır.
Ceza yasalarında, cezanın indirimine neden olmasına ne demeli? Bu ilkel duyguya yasa sahip çıkarsa, kıskançlığın getirdiği şiddet artmaz mı? Gençlik bunu haklı bir neden sanmaz mı? Bu denli kıskançlığın övüldüğü, korunduğu yerde sevgi barınabilir mi? Sevginin olmadığı yerde eşitlikten söz edilebilir mi? Ya da sevginin, eşitliğin olduğu yerde yaşaması mümkün değil midir? Yaşamın bir yanında sevgi ile hoşgörü, diğer yanında şiddet ile kıskançlık barınıyor. Bunlar asla bir arada olamazlar. Bu yaşamın doğasına uymaz. Öyleyse iki seçeneğimiz var. Biri; sevgi, hoşgörü, eşitlik ya da kısaca insanca yaşam. İkincisi de şiddet, kıskançlık, baskı, öfke, mutsuzluk.
Cem Garipoğlu’nun yakalandığı ilk günlerde, ‘Kıskançlığın kışkırtıcılığından dolayı işlenen bir cinayet olduğundan, ceza indirimi olabilir’ dendi. Dinlerken tüylerim diken diken oldu. İnsanın en önemli hakkı, yaşam hakkı değil miydi? Bunu kim ve nasıl elinden alırsa alsın, gereken cezayı görmesi gerekmez mi? Bu olayda ceza indirimi olursa, gelecek kuşağa bırakacağımız miras, yalnızca şiddet, sevgisizlik, haksızlık olmaz mı? Bu konuda çok ama çok umutsuzum. Her duyarlı insan gibi kaygıyla bekliyorum.
Kol kırıldığında, yen içinde saklanma yerine, kırılmasına neden olanın ortadan kaldırıldığı ve tedavi edildiği gün umudumun artacağını düşünüyorum.