Doğanın büyüsüne kapılmak istiyorsanız Yedigöller’de doğru yerdesiniz. İstanbul’dan 3,5 saatlik bir yolculuğun ödülünü huzur ve dinginlik olarak alıyorsunuz. Ağaçların arasında virajlı bir yolda ilerlerken tabiat ana size hünerlerini sergilemeye başlıyor.
Eğer çok az da olsa karlı bir Şubat ayında Yedigöller’e gitmeyi tercih ettiyseniz Pisagor ağaçlarının kar tanelerini kucaklamalarını izlerken kendinizi büyülü bir dünyanın ortasındaymış gibi hissedeceksiniz. Varış noktasına vardığınızda ise doğa sizi bütün sakinliği ile kucaklamaya hazır bir şekilde bekliyor olacak. Kar tanelerinin kahverengi ağaçların arasından; sarı yapraklarla kaplı toprakla buluşmasını en güzel yaşayacağınız yer tartışmasız Yedigöller.
Eşsiz dağ havasını solurken kalp atışınızın değiştiğini hissedecek kendinizi cennetten bir bahçede bulacaksınız. Göl etrafında yaprak hışırtıları eşliğinde yapacağınız yürüyüşleri kısa fotoğraf molalarıyla taçlandıracak yaşadığınız bu mistik anları ölümsüzleştirmeniz şiddetle tavsiye edilir. Yürüyüş parkurlarınızda karşınıza çıkacak şelalelerde suyun sesini dinlemek enerjinizi yenileyecektir. Atılan her adımda doğa sizi büyülemeye şaşırtmaya devam edecek. Hafta sonunuzu Yedigöller’e ayırmak doğru bir tercih olacaktır. Her ne kadar biraz yorucu olan yolculuğun yorgunluğunu, göllerin manzarasını gördükten sonra unutsanız da iki gün bu eşsiz bölgeyi keşfetmek için kesinlikle ayrılması gereken bir süre. Yürüyüş boyunca yanınızda fotoğraf makinenizin olması yeterli olacaktır. Bölgedeki tek olumsuzluk ise kamp için alanların olmasına rağmen, kamp yapacak gruplara kapalı olması.
Hemen her milli parkta olduğu gibi Yedigöller’de de ateş yakmak yasak. Göl çevresinde kurulmuş olan masalarda soluklanırken pişman olmamak için yürüyüş çantanızda yiyecek bir şeyler getirmeniz güzel bir fikir olabilir.
Yazı ve fotoğraflar: İlker Çalışkan
27.02.2016