‘YEDİGÖLLER’ SADECE BİR COĞRAFYA İSMİ DEĞİLDİR!

Ülkemizde ‘Yedigöller’ isimli birkaç tane yer bulunmakta. Erzurum Uzundere ve İspir’de, Niğde Aladağlar’da benim bildiğim ‘Yedigöller’ isimli coğrafyalar var. 1989 yılından beri sırt çantam sırtımda gezmekteyim. Şimdiye kadar hiç ‘Sekizgöller’ ya da ‘Altıgöller’ diye bir coğrafya isimi duymadım. Peki neden? Hiç düşündünüz mü?

‘Yedi’nin gizemi

Yedi rakamı, içerisinde bulunduğumuz ve kökü bin yıllara dayanan bir geleneğin ürünü diye düşünüyorum. Bir haftanın yedi günden oluşması, dünyayı çevreleyen tabakanın yedi kattan olması, cemrelerin yedi günde bir düşmesi ve ardından nevruzun on dört gün sonra (7 + 7) gelmesi, akla ilk gelen ‘yedi’ler. Bu ‘yedi’leri çoğaltabiliriz.

Anadolu’da ‘Yedigöller’ isimli çok yer var

Gelelim çok bilinen ‘Yedigöller’e ya da en bilinen Yedigöller’e. Yedigöller, Karadeniz Bölgesi’nin Batı Bölümü’nde bulunmakta. Batı Karadeniz’in ne kadar ‘batı’da olduğu da tartışılır. Bölgelere isimler verilirken, bölgede bulunan en etkin coğrafya ya da en etkin kültürün ismi verilir. Ülkemiz Karadeniz’in güneyinde bulunmakta. Karadeniz’in çevresinde ise Gürcistan, Rusya, Ukrayna ve Romanya gibi çok büyük topraklara sahip ülkelerde var.

Anadolu coğrafyasının kuzeyinde Karadeniz bulunmakta. Yani Anadolu coğrafyasının kuzeyinin en etkin coğrafi değeri Karadeniz oluyor. Bu coğrafya Karadeniz’in iklim hareketleri içerisinde kalmış. En doğudaki Artvin ile en batıdaki Kırklareli Karadeniz iklim kuşağı içerisinde yer alıyor. Peki, ülkemiz açısından Karadeniz’in batısı neresi oluyor? Kırklareli neden Marmara Bölgesi içerisinde yer alıyor? Türkiye coğrafyası üzerine söyleyecek çok sözüm var. Birçok tespitim bulunuyor. Bunları zaman içerisinde paylaşacağım.

Yedigöller ve Bolu

Sevgili dostum Mehmet Tokcan ile birlikte yazmış olduğumuz ‘Tabiatın Kalbi Bolu’ kitabında Yedigöller hakkında çok tatmin edici bilgilere yer verdik.

Yedigöller, Bolu il sınırları içerisinde yer almakta. Ancak bulunduğu konum itibarı ile Bolu’ya uzak bir coğrafya. Yedigöller’in ülkemizde olması biz doğaseverler için büyük bir şans. Yıllarca Bolu, Düzce ve Zonguldak arasında bir rekabetin ortasında kalmış. Keşke, bu iller, bu güzel coğrafyanın korunması için bir çabada rekabet içerisinde yer alsalar. Böylesine bir coğrafyaya bir gün içerisinde sayılı insan almak lazım. Yani bu coğrafyayı görmenin günlük bir limiti olmalı. Nerde… Yüz bin kişi gelse kabul edecekler. Bir yer milli park oluyorsa korunur diye düşünmeyin.

Dört yıl boyunca Bolu coğrafyasında çalıştım. Bu güzel coğrafyayı uzun bir zaman gözledim. Bolu’nun kuzeyi yani Yedigöller yönü başka, güneyi yani Seben, Mudurnu ve Göynük yönü çok farklı. Köroğlu Dağları bu coğrafyanın Karadeniz sınırını oluşturuyor.

Yedigöller Milli Parkı

1965 yılında milli park olan Yedigöller 2109 ha büyüklüğünde ve Bolu’nun 42 km kuzeyindedir. Toplam 1,5 km mesafede bulunan irili ufaklı yedi göl; havzanın yamaçlarında bulunan kaya kütlelerinin heyelan sonucu vadi yataklarının önünü kapatması sonucu oluşmuştur. Karadeniz iklim kuşağındaki havzada ilkbahar serin, yazlar sıcak, sonbahar kısmen ılık ve kışlar soğuktur.

Yedigöller’i görevim icabı dört mevsim gözlemleme şansım oldu. Şu mevsim daha güzel diyemem, çünkü diğer mevsimlere haksızlık olur. Bu bölge gerçekten dört mevsim farklı güzellikler sunuyor. Renk geçişlerini mevsimsel olarak düşünmeyin, bir az içerisinde kalın ‘Yedi’ günde renklerin değiştiğini göreceksiniz.

Göller yüzeysel ve / veya yeraltı akışlarıyla birbirine bağlıdır. Göllerden diğerlerine göre nispeten küçük olan üç tanesi yazın sıcak aylarda kurumaktadır. 100 metre yükselti farklı iki plato üzerinde kurulu bulunan göller kuzeyden güneye doğru Sazlıgöl (5950 m2), İncegöl (1036 m2), Nazlıgöl (15780 m2), Küçükgöl (2170 m2), Deringöl (15063 m2), Büyükgöl (24895 m2) ve Seringöl’dür (1758 m2). Nazlıgöl’de dipten sızan sular, kuzeydoğu çıkışında bir çağlayan oluşturmaktadır.

Milli parkın hâkim bitki örtüsü yapraklı karışık orman vejetasyonudur. Alanda kayın ağaçlarının hâkimiyeti belirgin şekilde hissedilir. Karışıma yoğun olarak katılan diğer ağaç türleri; sapsız meşe (Quercus petraea subsp. iberica), İspir meşesi (Quercus macranthera subsp. syspirensis), Adi gürgen (Carpinus betulus), Akçaağaç (Acer trautwetteri), Ova akçaağacı (Acer campestre), Uludağ göknarı (Abies nordmanniana subsp. bornmülleriana), Sarıçam (Pinus sylvstris), Karaçamdır (Pinus nigra subsp. pallasiana). Daha az oranda olmakla beraber Kızılağaç (Alnus glutinosa), Titrek kavak (Populus tremula), Akkavak (Populus alba), Dişbudak (Fraxinus excelsior), Ihlamur (Tilia argentea), Akçaağaç yapraklı üvez (Sorbus torminalis), Keçi söğüdü (Salix caprea), Yabani kiraz (Prunus avium), Karaağaç (Ulmus spp.) ve Porsuk (Taxus baccata) ağaçları da park içinde bulunan diğer ağaç türleridir.

Sahanın bitki türü sayısı 236’dır. Siklamen (Cyclamen coum), Zambak (Lilium martagon), Çiğdem (Crocus anyrensis, C. speciosus), Güz çiğdemi (Colchicum spp.), Orkide (Ophyrus spp., Dactylorrhiza spp.) türleri sahanın önemli otsu bitkilerindendir. Ancak sahada yapılabilecek yeni çalışmalar bu sayıyı daha da yükseltebilecektir.

Sahada bulunan başlıca yaban hayvanları şunlardır: Memeliler; Geyik (Cervus elaphus), Karaca (Capreolus capreolus), Ayı (Urcsus arctos), Yaban domuzu (Sus scrofa), Kurt (Canis lupus), Tilki (Vulpes vulpes), Çakal (Canis aureus), Dağ kedisi (Felis sylvetris), Vaşak (Felis lynx) Porsuk, Sansar (Martes martes), Sincap (Siurus vulgaris) ve Tavşandır (Lepus europeaus). Serçegiller, Balıkçın, Üveyik, Ağaçkakanlar, Su ördeği, Yabani güvercin, Bıldırcın, Çulluk, Sığırcık, Alakarga alanda görülebilen kuşlardandır.

Park içinde bulunan göllerden Seringöl’de derelere bırakılmak üzere, dere alabalığı yavrusu üretimi yapılmaktadır. Milli park içindeki av üretme sahasından da geçen Karadere, geyik ve karacaların olduğu kadar diğer tüm yaban hayatının da önemli su kaynağıdır. Park içerisinde bir idare binası, kır gazinosu, misafirhane, dinlenme evi bulunmaktadır. Çadır kamp yapmak için kamp sahası ve piknik sahası da ayrılmış durumdadır.

Etrafı saf kayın veya karışık ormanlarla kaplanmış göller, 1380 metre yükseltideki Kapankaya Seyir Terası’ndan gözlemlenebilmektedir. Farklı mevsimlerde farklı doku ve renklerde gözlenen bu alan, izlenmesi son derece hoş bir peyzaj sunmaktadır. Göl etrafında yapılan gezilerle birlikte anıt karaçam, Pisagor ağacı ve irili ufaklı şelalelerde görülebilir.

Yedigöller doğasının coşkusu sonbaharda, Ekim ve Kasım aylarında gözlemlenir. Kayın, Akçaağaç, Meşe ve diğer yapraklı ağaçlar sarı, kahverengi, kırmızı, bordo, yeşil ve diğer renkler olur. Şimdi Yedigöller zamanı…

Metin ve fotoğraflar: İsmail Şahinbaş

10.10.2016