Antalya Büyükşehir Belediyesi ihmal edilen bir hizmeti yerine getirerek, yaşlıları, engellileri ve de yaşlanacakları sevindirdi. Toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmaları için, kartları verildi. Herkes bir nefes aldı. Gerçekten önemli bir hizmetti. Sosyal belediyenin kanıtıydı. Sosyal devletten beklenenlerden biriydi. Bunu seçmeni olan da olmayan da alkışladı. Ben de buradan bir Antalyalı olarak halk adına teşekkür ediyorum.
Bunun nesinden yakındığımı düşünüyor olmalısınız. Sözü fazla uzatmayayım. Öncelikle tanık olduğum birkaç olayı anlatmakla başlayayım. Geçenlerde otobüse bindim, bir yaşlı kadın kartını gösterdi, o da bir yer bulup oturdu. İki durak sonra da indi. Otobüs sürücüsü veryansın arkasından öfkeli tümceler kurdu, yolcularda birlikte. Ben merak ettim bu öfkenin nedenini, anlattılar. İki durak yürüyemez miymiş? Ücretsiz nasıl olsa diye bu kısa sürede biniyormuş, işte bu halk böyleymiş.
İkinci gün engelli genç bir erkek, engelli arabasıyla, yanında yardım eden eşiyle bindi ve kartını makineden iki kez çekti. Sürücü ona da kızdı. Genç açıkladı, “Bizim yanımızdaki eşlerimiz için de çekebilme hakkımız var” diye. Sürücü ona da dersini verdi: “Eşin için de ayrı kart almalısın” diye. O sırada ben tüm sevecenliğimi ve destek veren bakışımı takınarak, gencin yüzüne baktım. Benden aldığı güçle, gencin sesi titredi, gözleri doldu “Ben bu kartı yırtıp atacağım, eskisi gibi ücretimi ödeyerek bineceğim. Hem kartı veriyorlar, hem de aşağılanıyoruz” dedi.
Üçüncü olayı dün yaşadım. Malum 65 yaş üstü kartı olabileceği insanın görünüşünden belli oluyor. Bir kadın durakta elini kaldırdı, otobüs durmadan hızla geçti. Neden durmadığını sorduğumda da “Bunlar işleri yoksa da yollara düştüler, kart ücretsiz ya” diye, kendini haklı çıkarmaya çalışan bir yorum getirerek ve içi rahat, başı dik yaşlı bir yolcudan kurtulmanın mutluluğuyla sürdü arabasını. Bir de arabesk müzik gürültüsü ekledi mutluluğuna. Değmeyin sürücünün keyfine.
60 yaşında birisi olarak, şimdiye dek, gençlerden bana yer verildiğine çok az tanık oldum. Bizler buna alıştık. Hatta gençler yer verme sorumluluğu duyup rahatsız olmasınlar diye, onların yüzüne bakmadan, görmezden gelerek en arkaya ilerler hep ayakta yolculuk ederim. Zaman zaman sürücünün fren yapmasıyla da savrulurum. Bir keresinde kaburgam çatladı, aylarca çektim. Sürücüye “Bu ani frenleri daha yavaş yapamaz mısınız?” Dediğimde “Sen de iyi tutunsaydın” azarını da anılarıma çıkıladım. Bir başka zaman, tam dolmuştan inecekken yürüdü, bacağım kırılmaktan son anda kurtuldu. Şimdi inerken, sürücüleri uyarıyorum, “Daha inmedim” diye. Benden daha yaşlılar, sürücülerin insafına!
Demem o ki galiba bu ücretsiz kart eylemi doğru, ama ülke yanlış. İnsan değerinin her gün düştüğü bir ülkede böylesi eylemleri yaşatmak, sanırım kahramanlıkların en büyüğü. Asıl zor olan da bu güzel eylemi gerçekten yaşama geçirmek. Artık belediye ne yapar ne eyler de bu işin kontrolünü sağlar, ona kalmış. Ama sanırım zor olmasa gerek. Biz toplum olarak, kafamıza tokmak yemeyince, aklımız devreye girmiyor. Toplu taşıma araçlarıyla yetkili birisinin bir kaç kez yolculuk etmesi yetecektir. Ya da gizliye gerek yok açıktan kontrol ettirip yaşlısına, engellisine sahip çıktığını duyumsatması gerekecektir. Yoksa her şeyin boşa gitmesi, insanların üç kuruş için örselenmesi, onları değil, bizleri utandırır diye düşünüyorum. Ne dersiniz?