YALIN

Bazen karabasan olur, sarar çehreni iner karabulutlar üstüne. Güneşi görmeye çabalarsın, nafile! Tutunacak bir dal ararsın, bulursun belki ya da bulduğunu sanırsın. Dönersin kendine, içindeki güneşlere. Yeni güne dönen çiçekler misali.

Karşında eskimeyen dostların, yeni yüzleri ve sözleriyle…

Çevirirsin sayfaları bir solukta, bulursun kendini satır aralarında, soluklanırsın, noktalarla kaybolursun. Renkler yeniden gelmeye başlar gözlerine; ‘sarı’da bozkırı, ‘beyaz’da lezzetleri, ‘mavi’de denizi ve gökyüzünü seçmeye başlarsın.

Rüyaların pembesinde Safranbolu, Kapadokya, Zeugma, Sümela seni çağırır yeniden, özlersin…

Tarihi koklarsın, zümrüt yeşili duvarlarında. Duyarsın, gök kubbeden hoş sâdasını. Yıkarsın ruhunu, çeşmelerin buz gibi sularıyla, okursun kitabelerini, ecdat tanıtır kendini, elizleri ile buluşursun. Tadı damağındadır ninnilerin, efsanelerin, masalların…

Yüzünü solduran, gülüşlerini öğüten çarklara meydan okursun. Cephe düşse de savaş bitmez ki; koşullar iyi olduğunda, herkes iyi kalabilir. Sağlıklı olmak dayanmak değil midir?

Gökkuşağının renklerine bürünmek için zaman…

Ve sabır, sabır, sabır…

Orda işte!

Görünür renklerim yeniden, kadim şehrin semalarından süzülerek, sessiz ve yalın…

 

Metin: Deniz Can, fotoğraf: İsmail Şahinbaş  

03.06.2015