Hidroelektrik Potansiyelimizin Tamamını Elektrik Enerjisi Üretimine Ayırmak Ne Kadar Doğru?
Hidroelektrik Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’nde 2023 yılına kadar hidroelektrik potansiyelimizin tamamının elektrik enerjisi üretiminde kullanılmasının sağlanacağı belirtilmektedir. Devlet politikasının Hidroelektrik Santralleri (HES) destekleyici yönde olması; eğilimlerin artmasına neden olmuştur. Kamu ve özel sektör tarafından Türkiye genelinde yapılması planlanan 2.000’e yakın nehir tipi HES Projesi bulunmaktadır. Projelerin toplam kurulu gücü 25.000MW, yıllık ortalama üretimi 125.000GWh’dir. Öngörülen bu üretim değeri, ülkemizin 2008 yılında tükettiği elektrik enerji miktarının % 60’ına karşılık gelmektedir. Başlangıçta çok büyük görünen bu pay, söz konusu projelerin tamamlanması öngörülen 2023 yılı elektrik talebinin sadece % 5’ini karşılayabilecektir.
Proje İçin Seçilen Alanlarda Bütüncül Havza Esaslı Analize Dayalı Planlama Yapılmalıdır
Enerji güvenliğinin yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği ile sağlanacağına inanan TEMA Vakfı nehir tipi Hidroelektrik Santraller (HES) ile ilgili gelişmeleri yakından takip etmekte ve tüm canlıların yaşam kaynağı olan suyun sadece enerji kaynağı ve para kazanma aracı olarak görülmesinden büyük rahatsızlık duymaktadır. HES’lerle ilgili belirsizlikler ve sorunlar çözülmeden bu projelerin uygulanmaya devam edilmesi telafi edilemez doğal tahribata neden olacaktır. Bu nedenle proje için seçilen alanlarda bütüncül havza esaslı analize dayalı planlama yapılmalı ve projenin her aşamasında yöre halkı ve STK’lar süreçlerin içerisinde yer almalıdır.
TEMA Vakfı’nın Nehir Tip HES’lerle ilgili tespit ettiği sorunlar şöyledir:
- Su ekonomik değeri yüksek olmasına rağmen kaynak veya ticari bir mal değil, herkesin yaşamını sürdürebilmek için ulaşmaya hakkının olduğu doğal bir varlık, ekolojik sistemin bir parçasıdır.
- EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) yapılan başvurulara yerel halk ve kurum kuruluşların görüşlerini almadan lisans vermektedir. Bu da yerel yönetimleri çözülemez sosyal ve teknik sorunlarla baş başa bırakmaktadır. Arazi ve orman kadastrosu tamamlanmamış alanlarda mülkiyet değerlendirmesinin yapılamaması bu sorunlara örnektir.
- Planlanan tüm HES Projeleri için en kritik konu; suyun ne kadarının kullanılacağı, sucul yaşamın ve diğer ekosistemlerin devamını sağlayacak ekolojik su ihtiyacı (cansuyu) miktarının firmalarla yapılan anlaşmalarda net olarak yer almamasıdır.
- Yapılacak kanal, yol, tünel vb inşaatlar ormanın bütünlüğünü bozacak, ulusal ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan çeşitli yaban hayatı alanları tahrip olacak, böylece altında imzamız bulunan veya taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı hareket edilmiş olacaktır.
- Eskiden beri, kurulu gücü 0,5 MW’ın altında olan HES projeleri ÇED Yönetmeliğine ve hiçbir yasal/kurumsal izine tabi değildir. Bugün bu boyuttaki birçok HES projesinin özel sektörün yatırım pörtföyünde olduğu bilinmektedir. Bu tür projelerin de diğer boyuttaki HES projeleri gibi
- Doğal ve sosyal çevre ile doğrudan etkileşimleri olacağı açıktır. Öte yandan, mevcut projelerin pek çoğu 10 MW’in altında olup ÇED sürecine tabi tutulmadan lisans almıştır veya alma aşamasındadır. Sözü edilen projeler inşa edildiğinde, tahribatın boyutu daha da büyüyecektir.
- Özellikle orman ve mera alanlarında yaşanacak tahribat aynı zamanda yağış sularının sele dönüşmesine ve toprakların erozyonla taşınıp gitmesine neden olacaktır.
- EPDK, yatırımcı kuruluşlara inşaat için 40 ay gibi kısa bir süre vermekte, bu süre yasal prosedürleri yerine getirmeye yetmediğinden ve mevsimsel koşullar nedeniyle inşaat alanlarındaki çalışma süresinin kısıtlı olması, çalışmaların ruhsat almadan başlamasına neden olabilmektedir.
- HES Proje inşaatları bittikten sonra bu kez enerji nakil hatlarının nereden geçirileceği sorunu gündeme gelecektir. Projelerde yüksek gerilim hatlarının nerelerden geçeceği ya da ne kadar orman tahribatına neden olacağı da yer almamaktadır.
- Proje alanları jeolojik, topoğrafik ve iklimsel özellikleri nedeniyle sel ve heyelan gibi afetlere karşı son derece hassastır. Bu yapının tahribi toprak ve su dengesini olumsuz etkileyerek afetlere davetiye çıkaracaktır.
TEMA Vakfı’nın sorunların çözümü için öneriler şöyledir:
- Proje yapılacak alanlarda bütüncül havza esaslı analize dayalı planlama yapılmalıdır. HES projelerinin çevresel etkileri değerlendirilirken aynı akarsu üstünde yapılması planlanan projelerin toplam etkileri göz önünde bulundurularak ekolojik ağırlıklı bir değerlendirme yapılmalıdır.
- Projeler hazırlanırken yerel halk bilgilendirilerek görüşleri alınmalıdır. Yöre halkının ve ilgili STK’lar projelerin her aşamasında sürece dahil edilmelidir.
Akarsu yatağına bırakılacak suyun be 〠浣〠瑰㸢ﱂﱴﱧ潤慬琿洿欠棢攠政汫ⱥ欠棢㬲 6 tContentID
tCategoryID
ClassID 㿿 Priority
Header 㿿 Spot 㿿 SpotImage 㿿 SpotFlash 㿿 SpotVideo 㿿 SpotMusic 㿿 Content 㿿 MemberOnly
Labels 㿿 PostFile 㿿 PostTarget lirlenmesinde ulusal bir yöntem geliştirilmelidir. Bu yöntem belirlenirken her akarsuyun kendi karakteristikleri ve çevresindeki ekosistemin özellikleri göz önünde bulundurulmalı ve bilimsel çalışmalara dayandırılmalıdır. Cansuyunun bırakılmasını ve zamanlamasını hangi kurumun kontrol edeceği ve yaptırım mekanizmaları netleştirilmelidir. İlgili kurum ve bağlı taşra teşkilatı yönetmelik ile yetkilendirilerek görevlendirilmelidir. - EPDK, DSİ Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü gerekli izinleri vermeden mutlaka ilgili yerel kurum ve kuruluşlara bilgi vermeli ve ilgili kurumlardan görüş istemelidir. İlgili merkezin, yerel kamu ve STK’ların vereceği görüş dikkate alınmalıdır.
- Proje Tanıtım Dosyaları ve ÇED çalışmaları ölçüme dayalı yapılmalı ve uygulanabilir tedbirler konulmalıdır. HES projelerinden etkilenebilecek olan tarihi, kültürel ve doğal varlıklar belirlenerek Bölge Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarına bildirilmelidir.
- Söz konusu işler kapsamında DSİ ve şirketler tarafından karşılıklı imzalanmış olan Su Kullanımı Hakkı Anlaşması’nda “şirket yükümlülüklerinde belirtilen inşa edilecek tesisler ve yerleri ile ilgili olarak olumsuz bir durumun ortaya çıkması halinde yalnızca şirket sorumludur” ifadeleri gereğince HES inşaatları kapsamında ilgili firmalarca her türlü önlem zamanında alınmalı ve denetimi ilgili kurumlar tarafından takip edilmelidir.
Ülkemizin acil olarak enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtulmak üzere çareler üretmesi gereklidir. Ama bunun çaresi Türkiye genelinde adeta yangından mal kaçırırcasına yüzlerce Nehir Tip HES Projesi’ne izin verilmesi değildir. Tüm HES’ler göz önüne alındığında toplam alan ve doğal varlıklar üzerinde telafi edilemez tahribata yol açacağı aşikârdır. Ülkemizin enerjide önceliği Nehir Tipi HES’ler veya nükleer enerji değil, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjidir.
Toprağına Sahip Çık!
Saygılarımızla;
TEMA Vakfı