İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Çevre Düzeni Planı ve İmar Planı’na aykırı olan ve Garipçe ile Poyrazköy arasına inşa edileceği açıklanan 3. Köprü güzergâhı İstanbul’un hem tarihi ve doğal varlığını, hem de kent yaşamını ve sağlıklı gelişme kararlarını olumsuz etkileyecek. Belirlenen güzergah, Kuzey Boğaziçi Önemli Bitki Alanı’nın ve Önemli Kuş Alanı’nın içinden geçiyor. WWF-Türkiye; 3. Köprü ve çevresindeki bağlantı yollarının, küresel ölçekte tehlike altında bulunan ve endemik bir şah kartalı (Aquila heliaca) gibi IUCN Kırmızı Listesi’nde yer alan nesli dünya çapında tehlike altında bulunan kuş türlerinin göç yolunu tehdit ettiğini belirtiyor.
Hızlı nüfus artışıyla 78 metropol arasında ilk sırada yer alan İstanbul, yaşam kalitesinin giderek düştüğü, kente karakteristiğini veren dokunun ve doğanın alabildiğine bozulduğu bir süreçle karşı karşıyadır. Başta içme suyu havzalarını ve ormanları tehdit eden plansız büyüme, kentin kuzeyinde yer alan ormanları ve yeşil kuşağı tahrip etmiştir. 3. Köprünün açıklanan güzergahı, İstanbul’un doğal alanlarına yönelik tahribat süreci daha da hızlandıracaktır.
Günümüzde küresel karbon emisyonun yaklaşık %75’ine kentler neden oluyor. Kentlerin karbon emisyonunun azaltılması, toplu taşımacılığı teşvik eden ulaşım politikalarının benimsenmesiyle mümkün. 3. Boğaz Köprüsü yapım sürecinde gelinen nokta, doğal kaynakları tehdit etmeyen, daha ekonomik, sürdürülebilir, akılcı yöntemler içeren ulaşım planlarını dışlıyor.
Kentlerde sürdürülebilirliğin en önemli göstergeleri arasında yer alan kişi başına düşen yeşil alan miktarı İstanbul’da giderek düşmektedir. Kişi başına düşen yeşil alan miktarı, Londra’da 26,9m², New York’ta 29,1m², Stockholm’de 87,5m² iken İstanbul’da yalnızca 6,4m², merkezdeki meskûn alanlarda ise 1m²’dir. Üçüncü Köprü’nün yapılacağı Garipçe-Poyrazköy güzergâhı da İstanbul’un son kalan yeşil kuşağını tehdit ederek kişi başına düşen yeşil alan miktarını daha da azaltacaktır.
WWF – Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak yaptığı açıklamada “Bir kentin, doğaya saygılı ve sağlıklı bir yaşam biçimini sağlayabilmesi ve ‘tek dünya kenti’ olması, apartman yaşamı oranı ve araç bağımlılığı gibi unsurlarla ilişkili. Tek dünya kenti olmak, kentin sunduğu doğal hizmetlerle uyumlu yaşam biçimlerinin benimsenmesiyle ve kentin ekolojik ayak izinin doğanın kapasitesini aşmamasıyla gerçekleşir. Kent sakinlerinin tümünün ihtiyaçlarına cevap veren daha yeşil kentler, toplu taşımacılığı destekleyen sürdürülebilir ulaşım politikalarıyla gerçekleştirilebilir. 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’da toplu taşımacılığı destekleyen ve ekolojik ayak izini artırmayan ulaşım politikaları benimsenmeli ve ‘tek dünya kenti’ olmaya yönelik yaklaşımlar acilen devreye sokulmalıdır,” dedi.