“Ustam!
Aklım firarda.
Gözbebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sükût,
Yüreğim sana emanet sıkı tut…”
Serkan Uçar’a ait bu şiiri öylesine severim ki O’nun sesinden. Yurtiçi ve yurtdışından aldığı sayısız ödül, tiyatro oyunu, film ve diziler ile taçlanan koca bir ömür. Tuncel Kurtiz’in yaşadığı topraklarda; sonsuz sevgi ile bağlandığı zeytin ağaçlarının arasında, şiirlere tutunarak ilerliyorum.
“Beni herkes sevdaya asi sanır
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm, yüzümden utanır…”
Yolum yine İda’ya diğer adı ile Kazdağları’na. Yeşilin, mavinin, ustaların diyarına… Bizans dönemine kadar uzanan tarihi ile Edremit Körfezi’ne bakan, ismi Tahtaköy iken 1972 yılında Çamlıbel olarak değiştirilen bir yerleşim alanı burası. Geçimlerini zeytincilik, zeytinyağı son zamanlarda turizmden de sağlamaya başlamışlar. Tuncel Baba’nın uzun yıllar burada yaşaması ve sonsuzluğa burada uğurlanması da Çamlıbel’in bilinirliğini artırmış.
İzmit’te doğmuş olsa da babasının mesleği nedeniyle ortaokulu Edremit’te okumuş. Farklı şehirlerde eğitim hayatına devam etmiş. Hukuk fakültesinde başlayan üniversite yaşamı, İngiliz filolojisi, felsefe, psikoloji, sanat tarihi alanlarında yıllar boyu sürmüş. 1958 Haldun Dormen Tiyatrosu ile buluştuğu yıl olmuş. ABD, Almanya, İsveç, Hollanda sahnelerinde yer alan oyuncu; Şeyh Bedrettin Destanı, Keşanlı Ali Destanı, Devr-i Süleyman gibi oyunlarda başarılı performanslar sergilemiş. 1964 yılında sinemaya geçiş yaparak Sürü, Umut, Duvar gibi efsanevi filmlerin olduğu onlarca eserde yer almış.
2003 yılından itibaren rol aldığı dizilerde tanınırlığı artmış. Ezel adlı dizide canlandırdığı ‘Ramiz Dayı’ karakteri çok sevilmiş ve toplumda yer bulmuş. Muhteşem Yüzyıl dizisi de yeni neslin O’nu tanımasına fırsat yarattı kuşkusuz.
2010 yılı yaz döneminde ‘Tuncel Kurtiz ve Dostları’ başlıklı bir programında içtenliğini, dostlara sevgisini, şiirlerini bolca izleme fırsatı bulmuştuk, hâlâ arada dönüp izlediğim bölümleri vardır. Belgesellere, şiirlere o eşsiz, anlamlı sesini verdi. Bizlerin O’na sevgimizi, gönlümüzü verdiği gibi…
Bazı replikleri hiç unutulmadı;
“Yalnızlığına iyi bak çok iyi sahip çık, kaç kişinin emeği var onda.”
“Unutma insan paranın sahtesini yapar, para da insanın.”
“Artık kaybedecek hiçbir şeyin kalmaması, özgürlük olsa gerek.”
Tahtakuşlar Köyü’nden 15 dakikalık kısa bir yürüyüşle Çamlıbel’e yol alırken ustayı anıyorum sevgi ve hüzünle. Hayatlarında iz bıraktığı milyonlarca insan gibi çok özlüyorum kendisini. Kuşların sesini, yaprakların hışırtısını, rüzgârın serinliğini, şiirlerinin büyüsünü hissediyorum.
“Var gücünle asıl şükretme
Çığlığın kopsun.
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan
Tut yüreğinden usta, tut
Tut beni, sür güne…”
2013 yılında Hakk’a yürüyen güzel yürekli adamı sade ve huzurlu mezarının başında anıyorum. Araçlarından inip gelerek dualar okuyanlar da oluyor kısa süreliğine. Ben ne kadar mı kaldım yanı başında? Yağmur tanelerini saymadığım gibi dakikaları da saymadım, akıp gitti zaman.
“Bir gün ölürsem eğer Yılmaz Güney’i göresim gelmiştir.” Dostluğa özlemi bu denli güzel ve hüzünle anlatan kaç söz duyarız ki? Huzur içinde uyuyun. Oscar Wilde’in, Mevlana’nın ve daha nice şiirin dizelerini sesinden dinlemeyi özlüyorum. İnsanlığa, doğaya, türkülere bitmeyen özlemlerim gibi. Çamlıbel yine sırtını dayadığı Kazdağları’nın diğer yerleşim yuvaları gibi sakin ve huzurla yolcu ediyor beni.
Konuk evine döndüğümde nar gibi kızarmış koca bir tepsi börekle karşılanıyorum. Tüm aile iştahla, neşeli bir sohbetle karnımızı doyururken Elif Hanım’dan geleneklerine dair ne çok şey öğreniyorum. Mayıs ayı başında yaptıkları mezar ziyaretleri ve Hıdrellezden bahsediyor. Ağustos ayında ise neşe içinde gerçekleşen Sarıkız Şenlikleri hakkında bilgiler alıyorum.
Onların bana sordukları ise;
İstanbul’da neden insanlar sürekli koşarcasına yürüyor?
Neden bu kadar kızgın ve öfke içindeler?
Yoğun trafik bizi kısa sürede öldürür, nasıl dayanıyorsunuz?
Hafta sonları alışveriş merkezlerinde nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Toprağa dokunmadan, temiz hava almadan nasıl yaşıyorsunuz?
İnsanlar birbirine çarparak yürüyor, deli mi bunlar?
Gülümsedim, çoğunu sadece dinledim. Derin bir iç çektim, bozuntuya vermedim…
“Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme!
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme…”
Metin ve fotoğraflar: Deniz Can
7.6.2019