Dünyada yaşamın var oluşundan bu güne insanlık kendine daha iyi bir gelecek hazırlama araştırmaları yaparken diğer taraftan geçmiş nesillerin yaşama, barınma biçimine yönelik araştırmalar yapmakta, tarih bir tecrübeyse bu tecrübeden en iyi şekilde yararlanmanın yollarını aramaktadır. İnsanoğlunun geçmişte bıraktığı her iz sonraki kuşakların yolunu aydınlatmaktadır.
Birçok tarihi ve kültürel zenginliği bulunan ilimiz ve ilçelerimiz turizmin önemini kavrayarak kendi antik değerlerini insanlığın hizmetine sunarak tarihi sorumluluğumuzda yerine getirmiş oluruz.
Son yıllarda yapılan anketlere göre yerli ve yabancı kültür, tarih turu gönüllüleri gezip görmek istedikleri bölgelerdeki tarih ve kültürün yanında anıtsal yapılardan arkeolojik değer taşıyan eserlere, yöresel yemeklerden el sanatlarına, folklordan, endemik bitki örtüsüne kadar ilgi gösterilmekte ve tanımak istemektedirler. Günümüzde deniz turizmi henüz önemini yitirmiş olmasa da eko turizm ve kültür paylaşımını esas alan turizm biçimi gün geçtikçe önemli hale gelmektedir.
Tarih, kültür, doğa zenginliği bakımından çok önemli özellikler taşıyan Bolu’muz ve ilçeleri, henüz keşfedilmemiş antik değerlerinin dökümü çıkarılmalı korunması ve tanıtımı yapılarak bu eserler tüm insanlığın hizmetine sunulmalı. Bu vesile ile hem bu eserlerimiz hak ettiği değere kavuşmuş ve korunmuş olur, ayrıca yöre insanına istihdam yaratılır. Ulaşım kolaylığı ve doğa zenginlikleri nedeniyle il ve ilçelerimizde yıllardır turizm olgusundan bahsedilse de istenilen seviyeye gelinememiştir. Ulaşım, hava kirliliği, alt yapı vb sorunlar çözülememiş iki anakent arasında bulunmamıza rağmen turizmden hak ettiği pay alınamamaktadır.
Bunun yanında önemli bir sorun olarak karşımıza çıkan tavukçuluk sektöründeki sorunlardır, yanlış planlama sonucu tavukçuluk entegre tesislerine, üretim çiftliklerine yerleşim yerlerinin yakınına ruhsatlar verilmiş atık madde ve koku nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bolu Belediyesi geçmiş yıllarda aldığı kararla ruhsatlara sınırlamaya getirmeye çalışmış bu nedenle büyük tavuk çiftlikleri günümüzde kadar tarihi, kültürel, doğal yapısını koruyan ve belli oranda tarih ve kültür turu gönüllülerini ağırlayan Mudurnu ve Göynük ilçelerimizin tarım alanlarına doğaya ve insana zarar verecek büyük tesisler yapmaktalar.
Çiftliklerin damızlık tavuk yetiştiriciliği ve eğimli arazilere yapılması sorunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu çiftliklerde her şey dijital ortamlarda otomatik olarak yapıldığından fazla istihdamda yaratmamaktadır. Sorun daha fazla büyümeden ilçelerimizdeki idari yapı yerel yönetimler doğal yapıyı koruyabilecek tedbirler alınmalı bu tesisler için tarımsal açıdan verimli olmayan kıraç ve doğal dokuya, insan yaşamına zarar vermeyen alanlar kullanılmalıdır.
Eko turizm, kültür tarih turizmini besleyen ana unsurlar olarak mimari, yöresel oyunlar, gelenek görenekler, el sanatları, türküler, maniler, yemekler, vb.her türlü otantik unsurların yanında doğal beslenme için organik tarımın önemi artmaktadır. Geçmiş yüzyıllardan devraldığımız mimari ve antik değerlerin üzerine yaşadığımız yüzyılda gelecek kuşaklara devredecek neler katabildik. Gelecek nesiller yaşadığımız çağa dönüp baktıklarında onlara ne cevap vereceğiz!
Hayatımız evet – hayır arasına sıkıştırıldı bunun için bir şey üretemedik mi diyeceğiz. Devraldıklarımızın üstüne kalıcı eserler inşa edemiyorsak en azından ortak mirasımız olanları korumaya başaralım.
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş / Mudurnu