Sabah erkenden Uzuncaburç’a gitmek için yola çıktım. Torosların eteğinde batıdan doğuya doğru bir yolculuk yaptım. Nisan ayının yumuşak iklimi, erik ağaçlarının beyaz çiçekleri eşliğinde Mara (Kırobası) yolu üzerinden Uzuncaburç’a vardım. Bu 70 km’lik yolculuk için bir kitap yazılabilir. Mut ile Silifke’nin arasındaki bu bölgeyi herkesin görmesini tavsiye ederim.
Uzuncaburç
Yerleşim alanı ismini, Diokaesareia’da bulunan (Tanrı-İmparator Kenti) ve şehrin sembolü olan yüksek Hellenistik kuleden almaktadır. Roma döneminde özerk olan bu antik yerleşim alanı, kendi adına para basan kent durumuna gelmiş, Bizans dönemimin ardında şimdiki sakinlerine geçmiştir. Uzuncaburç antik yerleşim alanı; Tören Kapısı, Sütunlu Caddesi, Roma Tiyatrosu, Kaya mezarları, Zeus ve Tyche tapınakları ile muhteşem bir kültür değeri.
Olba, Su Kemeri ve Bizans Kilisesi
Uzuncaburç’un görüntülerini aldıktan sonra bölgede bulunan diğer antik alanları gezmek için yola çıktım. Olba’nın ardından antik su kemerini gördükten sonra Bizans kilisesine vardım. Bizans kilisesinin muhteşem bir mimarisi var. Şuan ki durumu iyi görünmese de, kalbi ile gören insanlar için muhteşem bir miras eser durumunda.
Bölgeyi gezdikten sonra, sabahki güzel ışık birden kayboldu. Meteoroloji yağmur uyarısı yaptığı için, akşam gün batımında hayalini kurduğum sütunların siluet görüntülerini alamadım.
Mara
Vakit kaybetmeden Mara (Kırobası) yerleşim alanına vardım. Yörüklerin yazlık yaşam yurdu olan Mara, çöl ortasında bir vaha gibi. Yaz mevsiminde, özellikle okullar tatil olunca serin bir kaçış noktası konumunda bulunuyor. Bölge halkı ile bir az muhabbetin ve araştırmanın ardından geçmişi çok eskilere giden bir kronolojisi bulunmakta. Bu bölgeden Karaman’a ulaşmak mümkün. Bağlı olduğu ilçe olan Silifke’ye 46 km’de bulunmakta.
Metin ve fotoğraflar: İsmail Şahinbaş / Mersin’de Bahar -2
05.04.2024