Todosk’un Yunanistan Gezisi 2003 (1)

Yukarıdaki bilgileri Lambis Papadis’in mektubundan öğrenmiştim. Sonradan çok büyük dostum olan Lambis Papadis, Pezoporikos Dağcılık Kulübü’nün üyesidir. Mektubunda iki ülke arasında yaşanan insanlık dramını da kısa ve net bir şekilde anlatıyordu. Yunanistan’da doğup büyüdükleri topraklardan koparak Anadolu’ya yerleşmek zorunda kalan soydaşlarımız da en az onlar kadar acı çekmişlerdir.

İnsanın anayurdundan sonbahar yaprakları gibi sağa sola savrulması kolay mıdır? Eğer kolay olsaydı, 1924 yılında Darıca’ya yerleşen Hanya doğumlu Hüseyin Çetin; “benim anavatanım anamım sütünü emdiğim yerdir” der miydi. Yürek parçalayan daha ne kadar çok insan hikayesi vardır kim bilir. Otobüs İpsala sınır kapısına geldiğinde uzunca bir rüyadan uyanmış gibiydim. Todosk üyesi yirmi kişilik bir gurup 1 Ekim 2003 tarihinde merkezi Atina’da olan Pezoporikos Dağcılık Kulübü’nün davetlisi olarak Yunanistan’a gidiyorduk. Gezi on gün sürecekti, içimde heyecanla karışık bir yaşama sevinci vardı. Eşim ve ben mutluyduk. Yunanistan sınır kapısından (Kipi) geçip Dedeağaç’a (Aleksandrapolis) doğru otobüs hızla gidiyordu. Meriç Nehri’nin her iki yanı birbirine çok benziyordu yolları, köyleri ve coğrafyası hemen hemen aynıydı.

Köy evleriyse bizimkilerden daha iyi görünümlüydü. Sırasıyla, Türklerin yoğun olduğu Gümülcine (Komotini) ile İskeçe (Santi) kentlerinden geçtik. Yollar bizimkilere göre hayli tenha sayılırdı. Yemek molasında yediğimiz yemekler bizimkilere çok benziyordu. Hatta hemen hemen aynıydı ve aynı damak tadlarını paylaştığımız kesindi. Tıpkı aynı denizin karşı kıyılarında yaşadığımız gibi. Işıklar içerisinde Kavala’dan geçtik on iki saatlik yolculuğumuzdan sonra Selanik Kenti’ne geldik ve otele yerleştik. Selanik, Atatürk’ün doğup büyüdüğü yer olduğundan bizim için ayrı bir önemi vardır. 2 Ekim 2003 günü gezimize Atatürk’ün doğup büyüdüğü evden başladık. Müze haline getirilmiş olan bu ev orijinal eşyaları ile birlikte mutlaka görülmesi gereken bir yer. Konsolosluk binamızın da bulunduğu bahçedeki nar ağacının sarıya dönmüş yaprakları gözlerimizde buğulu bir hüzne dönüşmüştü. Selanik Yunanistan’ın Atina’dan sonra bir milyondan fazla en büyük ikinci kenti. Trafiği yoğun denizi ise fazlasıyla kirli. Buna karşılık mimarisi ile geniş meydanlarıyla, müzeleriyle ve lüks otelleriyle çağdaş bir kent görünümünde.

Atatürk’ün doğduğu evden başka tepedeki kalesi, Arkeoloji ve Bizans müzeleri, kiliseleri görülmesi gereken yerlerdir. MÖ 4. yüzyılda Makedonya Kralı Kasandros tarafından kurulan şehre Büyük İskender’in kız kardeşi Kasandros’un eşi olan Tessalonika adı verilmiştir. Selanik 1430’da II. Murat zamanında Türklerin eline geçmiş. 1912’de Balkan savaşındaki yenilgiden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun elinden çıkmıştır.

Mustafa Kemal *Selanik’in elimizden çıkışını ilginç bir tesadüfle öğrenmiştir. Trablus’tan dönüp İskenderiye’de vapur beklediği günlerin birinde daha önceden Selanik’ten tanıştığı bir Rum kızıyla karşılaşır. Rum kızı kendisini evine likör içmeye davet eder. Mustafa Kemal’de bu daveti kabul eder. Dereden tepeden konuştukları sırada, bir aralık Mustafa Kemal’e: “Ee… Kemal Bey!… Nihayet bizimkiler Selanik’i de aldılar ha” demiş. Mustafa Kemal şaşırmış: “Hangi Selanik’i?” Atatürk, Trablus Savaşı süresince vatanı olan Selanik’ten hiçbir haber alamadığı gibi Selanik’in elimizden çıktığını da o zamana kadar bilmiyormuş. Mustafa Kemal, derin bir uykudan uyanır gibi silkinerek ayağa kalkmış: “Ne dedin? Selanik mi işgal edilmiş?” Rum kızının cevap vermesini dahi beklemeden sofrayı yüzüstü bırakarak evden çıkmış. Selanik’in en önemli özelliği bir çok bakımdan İzmir’e benzemesidir. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın İzmir’e yerleşmesinde bu benzerliğin etkisi çoktur. Günün yorgunluğunu çıkardığımız meyhanede şarabımı yudumlarken acılarla dolu koca bir tarih geçti gözümün önünden.

*İskender Özsoy, İki Vatan Yorgunları, İstanbul, Bağlam Yayınları

***Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, Salih Bozok’un anıları. Sayfa: 58

Sırtçantam 2. sayı. Şubat 2005