TEMA Vakfı olarak kuruluşumuzdan bu yana toprağımıza, ormanlarımıza, suyumuza, kısacası doğaya ve yaşama sahip çıkmayı her şeyin önüne koyduk. Doğal varlıklarını yok eden, insanlarına doğayla tam uyumlu ve insanca bir yaşam sunamayan toplumların hastalanacağına, varlıklarını sürdüremeyeceğine inandık. Attığımız her adımı, yaptığımız her işi bu bütünlükçü felsefeyle ve halkımızdan her daim aldığımız destekle gerçekleştirdik.
TEMA yapıcı mücadelesini yanlışlara karşı yürütür
TEMA’ya duyulan güven ve verilen destekle bugüne dek milyonlarca hektar toprağı ağaçlandırdık, meraları ıslah ettik, onlarca kırsal kalkınma projesi gerçekleştirdik. Doğaya zarar verdiğini düşündüğümüz proje ve politikaları eleştirdik, hukuksal yollarla mücadelemizi verdik. Bunları yaparken hep yapıcı olduk, mücadelemizi kişi ve kurumların kendilerine değil, yaptıkları yanlışlara karşı yürüttük.
Polemik ve çatışmanın değil, ‘Daha yeşil bir Türkiye’ için çözümlerin peşinde olduk. TEMA Vakfı olarak büyük hassasiyetle sahiplendiğimiz bu yapıcı söylem ve tutuma bazı çevrelerde dikkat edilmediğini büyük bir üzüntü ve şaşkınlıkla izliyoruz. Son dönemlerde çıkan haberlerde de bu tutumun bir yansıması olarak, Türkiye’deki HES projelerini eleştiren ve bunlara karşı meşru mücadele verenlerin çevreci kisvesi altında hainlikle, ülkeyi sevmemekle, Türkiye’nin gelişmesini istememekle ve bunun için yurtdışından finanse edilmekle itham edildiğini gördük.
İçi boş söylemler ülkemizin geleceğine zarar verir
Demokrasinin bir gereği olarak her türlü fikir, söylem ve kurum eleştirilebilirdir. Ancak ne TEMA Vakfı, ne de Türkiye’de çevre ve ekoloji mücadelesi veren diğer kurum ve gruplar bunun gibi ithamları hak ediyor. Dahası, Türkiye’de çevre ve enerji tartışmalarını bu tür içi boş söylemler üzerinden yürütmenin de ülkemizin geleceğine katkı sağlamaktan çok zarar vereceğini düşünüyoruz.
Enerji sorununun çözümü enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjidir
TEMA Vakfı olarak nehir tipi HES’ler ve enerji konusundaki duruşumuzu 2009’da yayınladığımız raporda açık olarak ifade ettik. Bu raporda ‘enerji sorununun çözümü olarak enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiyi’ işaret ettik. Planlanan 2 bin HES’in tamamlanış tarihi olan 2023’te, ülkemizin enerji talebinin sadece % 5’ini karşılayabileceğini hatırlattık. Yerel halk ve STK’ların doğrudan ve karar verici payda olarak katılamadığı süreçlerle, bütüncül havza esaslı analizler yapılmadan gerçekleştirilen HES projelerinin vereceği ‘geri dönülemez’ zararlara dikkat çektik.
Suyun bir kaynak ya da ticari mal değil, herkesin yaşamını sürdürebilmek için ulaşmaya hakkının olduğu doğal bir varlık, ekolojik sistemin bir parçası olduğunu hatırlattık.
Enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmamızın yolunun alelacele lisansı verilen yüzlerce HES inşasından, nehir tipi veya nükleer enerjiden değil, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiden geçtiğini söyledik.
Bu görüşleri oluştururken ‘daha güzel yarınları’ ve hem ekolojik, hem de sosyo – ekonomik faydaları bir araya getirdik, konunun uzmanlarının görüşlerinden yararlandık.
Çevre ve ekoloji mücadelesi verenlere karşı artan söylem ve saldırılar için kaygılıyız
Aynı yapıcı tartışma dilini ve bütüncül bakışı, farklı öncelikleri de olsa diğer aktörlerden de bekliyoruz. Türkiye’de TEMA Vakfı gibi çevre ve ekoloji mücadelesi yürüten kurum ve gruplara karşı artan bu tür söylem ve saldırılar karşısında duyduğumuz kaygıyı da, bu vesileyle, tüm kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Biz TEMA Vakfı olarak, doğru bildiğimiz değerler doğrultusunda doğayı ve yaşamı savunmaya ‘yine de’ devam edeceğiz. Bunu yaparken hangi mesnetsiz suçlama, ya da hangi haksız ithamla karşılaşırsak karşılaşalım, halkımızın bize duyduğu güven ve verdiği desteği en büyük dayanak noktamız yapacağız.