Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik, 26 Ekim 2009 tarihli ve 27.338 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kısaca GDO Yönetmeliği olarak anılan yönetmelik kamuoyunda ve medyada tartışılmış, lehinde ve aleyhinde gruplar oluşmuştur. GDO’lar ile ilgili endişelerin had safhaya yükselmesi üzerine Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yönetmeliğin 2 maddesinde değişiklik yapmış, bu değişiklikler 20 Kasım 2009 tarihli 27.412 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu değişiklikler;
-GDO’lu ürünlerin dışalımında, geldiği ülkedeki yetkili kuruluşça düzenlenmiş analiz raporunun istenmesi,
-GDO’lu ürünlerin etiketinde, GDO’lu olduğunun kesinlikle yazılması,
-GDO’lu yemlerin de yeni yönetmeliğe göre etiketlenmesi, GDO’lu olduğunun belirtilmesi,
-GDO’lu gıda ve yemlerin transit geçisine izin verilmesi,
-GDO’lu ürünlerin dışalımına 11 kişilik komitenin karar vermesi, komite üyelerinin TÜBİTAK, üniversite ve araştırma kuruluşlarındaki öğretim üyesi ve uzmanlarından oluşması,
biçiminde olmuştur.
Ayrıca 26 Ekim 2009’dan önce kontrol belgesi alınmış ve AB kriterlerine uygun olan ürünlerin dışalımı 01 Mart 2010’a kadar serbest bırakılmıştır. Bu gelişmeler devam ederken Danıştay’ın 10. ve 13. Daireleri Müşterek Heyeti ilgili yönetmeliğin 11. ve 20. maddelerinin yürütmesinin durdurulmasına 03 Aralık 2009 tarihinde oy çokluğuyla karar vermiştir. Ancak, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın itirazını kabul ederek, Anayasa ve yasalara göre anılan bakanlığın gıdalarla ilgili düzenleme yapma yetkisi bulunduğu gerekçesiyle 24 Aralık 2009 tarihinde yürütmeyi durdurma kararını kaldırmıştır. Buna göre “kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin AB kriterlerine uygun olması koşuluyla ithalatına 01 Mart 2010 tarihine kadar izin verilecektir.
Bu süreç işlerken “Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı” görüşülmek üzere TBMM’ne gönderilmiştir. İçeriği bilinmemekle beraber en azından bu konuda bir yasa ihtiyacının göz önünde bulundurulması TEMA Vakfı tarafından olumlu bulunsa da yasadan önce GDO yönetmeliğin çıkarılması, ilgili uzman ve bilim adamları ile STK’ların görüşlerinin alınmaması yasayla ilgili endişeleri arttırmaktadır. Zira, söz konusu yasa çıkarılmadan önce GDO yönetmeliğinin çıkarılmak istenmesi, yasa ve yönetmeliğin birbiri ile uyumsuz olması endişesi yaratmaktadır.
TEMA Vakfı, Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nın üstün kamu yararını gözeten, gıda güvenliğimizi ve çiftçilerimizi koruyan, biyoçeşitliliğimize zarar vermeyen, topraklarımızı çoraklaştırmayacak ve üretkenliğine zarar vermeyecek maddeleri içermesi gerektiğine inanmaktadır. Meclis’e gönderilen yasa tasarısında öngörülen düzenleme ve yapılanmanın AB ile uyumlu olması gerekliliği de ayrıca gözetilmesi gereken durumdur.
Ülkemiz 4898 sayılı kanunla Cartegana Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olmuştur. Protokolün amacı insan sağlığı üzerindeki riskler göz önünde bulundurularak ve özellikle sınır ötesi hareketler üzerinde odaklanarak, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilecek ve modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş olan değiştirilmiş canlı organizmaların güvenli nakli, muamelesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeyinin sağlanmasına katkıda bulunmaktır. Ülkemiz bu protokolün gerekleri yerine getirmekle yükümlüdür.
Dünya genelinde insan besini olabilecek 80.000 bitki türü bulunurken, tarih boyunca sadece 3.000 civarına bitki türünden besin olarak yararlanılmıştır. Bugün yetiştirilen tür sayısı 150’dir ve sadece 15 bitki türü dünya nüfusunun % 90’ının karnını doyurmaktadır. GDO çalışmalarının bu 15 bitki üzerinde sürdürülmesi şüphe uyandırıcıdır. GDO’lu gıdaların sağlık üzerine etkileşimine yönelik kontrol, izleme ve denetim mekanizması yeterince kurulamamıştır. Hayvan beslemeye yönelik GDO uygulamalarının kullanımı tüketici bilgi ve kabulü dışında gerçekleşmektedir.
Bir diğer tehlike tohum kirlenmesidir. Tohum polenleri rüzgârla veya arılar tarafından kilometrelere ötelere taşınmaktadır. Bu durum yerel tohumların korunmasını ve ticari boyutlu üretimlerde yayılımı belirli alanlarda tutmayı olanaksız hale getirmektedir. GDO yetiştiriciliğinin toprak, biyolojik çeşitlilik ve çevre üzerindeki etkileri kesinlikle araştırılmalıdır.
Sonuç olarak, GDO Yönetmeliği ve Ulusal Biyogüvenlik Yasası, idari ve hukuksal yönden çok önemlidir. Ancak daha da önemlisi halkın bu konudaki tedirginliğinin giderilmesidir. TEMA Vakfı olarak görüşümüz şöyledir: “GDO’lu ürünlerin tüm etkileri bilimsel incelemeler ve araştırmalar ile belirlenmeden ithalatına, üretilmesine ve tüketilmesine izin verilmemesi en doğru seçenektir. Bu konularda bilimsel hertürlü altyapının ve kontrol mekanizmasının geliştirilmesi de mutlaka yerine getirilmesi gereken şartlardır.
Saygılarımızla;
Toprağına Sahip Çık!
TEMA Vakfı 〠浣〠