Komşumuz Yunanistan’da doğa sporları içerisinde dağcılık sporunun bizden ne kadar ileride olduğunu basit bir karşılaştırma ile anlamak mümkündür. Yunanistan’ın önde gelen dağcılık kulüplerinden ve aynı zamanda TODOSK’la (Toroslar Doğa Sporları Kulübü) kardeş kulüp olan EOS Dağcılık Kulübü’nü ele alalım. EOS, 1928 yılında Atina’da kurulmuş iki bine yakın üyesi ve iki dağ evi var.
Dile kolay 77 yıllık deneyimi var ki parayla pulla ölçülemez. Her yıl devletten ve belediyeden maddi destek alıyor. Sahip olduğu dağ evleriyle dünyanın her yerinden gelen dağcılara hizmet veriyor. Ülkemizde hiçbir dağcılık kulübü bu imkânlara sahip değildir. Çünkü dağcılık sporuna bakış açılarımız çok farklı. Dağlarımızdan sportif amaçlı yararlanmak ve dağ turizminden ülke ekonomisine girdi sağlamak bakımından da yaklaşımlarımızda hayli farklılıklar gözlenmektedir.
Yunanistan’ın en yüksek dağı olan Olympos Dağı’nda (2917metre) beş adet dağ evi bulunmaktadır. Bunlardan sadece bir tanesi dağcılık federasyonunun diğerleri ise dağcılık kulüplerine ait. Bütün dağcılara bu dağ evinde yemekten yatağa kadar her türlü hizmet verilmektedir. Ülkemizde hangi dağcılık kulübünün dağ evi var ki. Üstelik orada kulüpler üyelerine nöbet tutturarak herhangi bir kaza halinde hemen yardıma koşuyorlar. Acil durumlarda ve yaralıların taşınmasında ise helikopter ile hizmet veriliyor.
Başka bir önemli nokta da dağ yollarıdır. Olympos Dağı’nda bin metreden sonra hiç araç yolu yapılmamış. Her türlü ulaşım ve taşımacılık patikalardan katırlar yardımıyla yapılmaktadır. Burada katır taşımacılığı köylülerin önemli gelir kaynağı haline gelmiş. Yolun olmaması aynı zamanda yolla birlikte gelecek olan doğa tahribatını ve heyelanları da en aza indirgemiştir. Patikaların başlarında bulunan tabelalar yardımıyla hangi yöne gideceğinizi kolayca bulduğunuz için herhangi bir problem yaşanmamaktadır.
Patikalardaki insan trafiğini ve dağ evlerindeki insan kalabalığını gördükten sonra burada yapılmakta olan dağ turizminin büyük boyutlarda olduğu fark edilmektedir. Bizde ise bu anlamda bir dağ turizmi yapılmamaktadır. Hatta dağ turizmi adı altında ciddi tahribat yapılmaktadır. Örnek olarak Antalya’da Tahtalı Dağı’nı gösterebiliriz. Uzun vadeli olarak yabancı ortaklı bir şirkete kiralanmış olan bu dağın 2.366 metredeki zirvesine kadar iş makinelerinin çıkması için yol yapılmış ve dağın zirvesi şantiyeye dönmüş durumdadır. Zirveye kadar dört buçuk kilometrelik teleferik hattı döşenerek insanların taşınması sağlanacaktır. İleride günü birlik ve konaklama tesisleri yapılarak bütün Akdeniz’in denize en yakın ve en muhteşem dağının zirvesi böylece beton yığınına dönecektir. Teleferik inşaatı için açılan yolda ise kesilen çam ağaçlarının çığlıklarını hala duyar gibiyim. Üstelik bütün bunlar ülkemiz aydınlarının, doğaseverlerin ve dağcıların gözleri önünde yapılmaktadır. Anlı şanlı meslek odalarımızın sesleri hiç çıkmamaktadır. Dağda ve çevresinde yaşayan hayvan ve böcek türleriyle birçok endemik bitki türü kısa zaman içerisinde yok olacaktır. Yazın sıcak aylarda çok uzun olan teleferik hattının yangınlara yol açma ihtimali hayli yüksektir. Akdeniz’in en muhteşem dağına yapılmaması gereken her şey yapılmaktadır. Dağın zirvesine dikilen teleferik direğini ise doğa kendi elleriyle yerle bir etmiştir.
Tahtalı Dağı üzgün ve mahzun…
Tahtalı Dağı’na yazık oluyor. Yazıklar olsun hepimize!
Sırtçantam 4. sayı, Nisan 2005