Önce ailesinin spor yapması gereklidir. Sonra okula gittiğinde sporla tanışmalı, sınıf maçlarına katılmalıdır. Okul yanında mahalledeki spor kulübünde lisansı çıkmalıdır. 6 yaşından itibaren kontrollü ve sistematik olarak egzersiz yapmaya başlamalıdır. Spor eğiticileri üniversitelerin spor bölümlerinden mezun olmalıdır.
Beden eğitimi öğretmeni ismi ‘Hareket Eğitmeni’ olarak değişmelidir. Haftalık spor dersi sayısı standart olarak 3 saat olmalı. Bunun 2 saati doğrudan çocuğun sevdiği veya okul spor eğiticisinin uygulatacağı testler sonucu belirlenen spor dalı olmalıdır.
Kim yapacak bunları? Nihayet Gençlik ve Spor Bakanlığı’nı yeniden kurduk. Umarız birkaç yıl sonra bundan vazgeçmeyiz. En önemli genel müdürlüğü bir dakikada buruşturup sokağa attık. Yılların teşkilatını bir kalemde sildik. Yazılanlara ve sayfalara bakıyorum, geleceğe ilişkin hiçbir şey yok? Ne plan, ne hedef ne de eğer varsa bu işleri götürecek olan insan kaynakları… Herkes ayrı kafadan konuşuyor? Hedefsiz, plansız, insansız bir spor yaşamı ve yönetimi olur mu?
Olimpiyat oyunlarına şunun şurasında bir yıldan az bir zaman kalmış durumda. Yine devşirme sporcularla mı gideceğiz? Hangi sporlarda orada yarışacak sporcularımız var? Olimpik antrenörlerimizi yetiştirecek eğitim ve sistemler ne zaman devreye girecek? Spor federasyonları doğru ve düzgün biçimde ne zaman ortak çalışmaya başlayacaklar? Spor federasyonlarında yönetici olup, buraları basamak olarak kullanıp vekil olma peşinde olanlardan ne zaman kurtulacağız? İnsanların siyasi faaliyetlerde bulunmasına karşı olduğumuz yok ama görevde iken daha fazla performans göstermeleri gerekmiyor mu?
Öğrenci sporculara gelince, orada da çeşitli sıkıntılar yaşanıyor. 4 dersten fazla başarısız olan milli sporcularımızın aldıkları burslar kesiliyor. Hatta bazı derslerde devamsız olup o derslerin ‘başarısız’ olarak değerlendirilmesi büyük bir hatadır. Milli ve sporcu öğrenci, pekâlâ bazı dersleri başka zamanlarda alabilir. Devamsızlığı başarısızlık olarak değerlendirmemek gerekir. Bu konuda Türkiye’de çok büyük bir kesim zor durumdadır. Buna acilen bir çözüm bulunmalıdır.
Kulüplerin yeniden yapılandırılması gereklidir. Her önüne gelen kulüp kuramamalıdır. İyi bir yapılanmaya sahip kulüpler devlet ve yerel yönetimler tarafından desteklenmelidir. Buna verilecek en iyi örneklerden birisi İzmit Tenis Kulübü’dür. Açık, kapalı, sert zemin derken balon salonu bile yaptılar. Bunu diğer spor kulüpleri izlemeli ve kopya etmelidir. Merak etmeyin bu kopyayı yapanlara ceza yok! Tesisi, ofisi ve iyi düzeyde teknik adamı olmayan kulüplerin tescilleri iptal edilmelidir.
Dönüp dolaşıp geldiğimiz yer yine de okul ve okul sporlarıdır. Okullarda eğer spor yapılmazsa kulüplerde hiç yapılmaz. Bu nedenle okul müdür ve yöneticileri, spor yapmış ve sporu seven insanlardan oluşturulmalıdır. Sporu seven müdürlerin okullarına bakın, hem eğitim düzeyi bakımından hem de sportif başarı sonuçları bakımından daima farklı ve daha iyi durumda olmaktadırlar. Bu okullar bir de kulüplerle ortak çalışma kültürüne kavuşurlarsa onları kimse yıkamaz…
Sporcu yetiştirelim ama nasıl? Bu sorulara farklı açılardan bakarak çeşitli cevaplar bulmak zorundayız. Aksi takdirde bugünleri arar hale geliriz. Peki, neler yapılabilir onlara kısaca göz atalım:
– Okul sporlarına branş eğitimi konmalıdır.
– Raket sporları teşvik edilmelidir.
– Çocuklar okullarında seçtikleri sporlarda oyun oynayabilmelidirler.
– Yürüyüş, düzen temrinleri ve gereksiz askeri talimatlardan vazgeçilmelidir.
– Çocukların sakatlanmalarına yol açacak egzersizleri yapma zorunluluğu ortadan kaldırılmalıdır.
– Rekabet duygusunu geliştirecek basit spor oyunları yıl boyu uygulanmalıdır.
– Okullarda beden eğitimi dışında özel spor dersi olmalıdır.
– Okullardaki öğrencilerin yeteneklerine göre spora ayrılmaları sağlanmalıdır.
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş