SİMİ

İlk ayak bastığım Yunan adası Kos olmakla beraber adalara sevdam Simi’yi tekneden gördüğüm o akşam vakti başladı. Kos’tan kalkan teknemiz Simi’ye yaklaşırken güneş inmek üzereydi. Kayalık bir burunu döndüğümüzde aniden Simi’nin etrafında yerleştiği koya girmiştik.

Teknemiz limana doğru süzülürken koyu çevreleyen yamaçta sıralanan evlerin görüntüsü beni büyülemişti. Rengârenk evler akşam güneşi altında daha da göz alıcı görünüyordu. Türkiye kıyıları boyunca dizilen adaların birinden öbürüne tekneyle geçerek yaptığım yolculuğun son durağı olan Samos ise adalar içinde en sevdiğim oldu. Otel odalarında ‘Suyu idareli kullanın, unutmayın Aralık ayına kadar yağmur yağmayacak’ yazan Simi’nin aksine, yağmuru ve suyu bol olan Samos’u öteki Yunan adalarından daha çok sevmemin nedeni diğerlerinden daha yeşil olması. Zaten adanın adı da dağlarından geliyor, Fenikeli denizciler adaya ‘yüksek yer’ anlamına gelen ‘Sama’ adını vermişler. Osmanlılar ise susam ticareti yapıldığı için Sisam demişler.

Datça’ya 20 dakika uzaklıktaki Simi’ye Perşembe ve Cumartesi günleri Datça’dan kalkan teknelerle ya da Marmaris’ten Rodos’a oradan da Simi’ye geçerek gidiliyor. Yunan adalarının hepsi arasında teknelerle sürekli ulaşım sağlanıyor. Benim yaptığım gibi Bodrum’dan Kos’a, oradan Simi’ye de geçebilirsiniz. Öte yandan Simi Mavi Yolculuk yapanların uğrak yerlerinden biri. Korunaklı büyük bir koyda bulunan limana yaz aylarında çok sayıda Türk teknesi yanaşıyor. Böyle olunca gün boyu pek çok tekne yolcusu Yialos adını alan liman bölgesinde alışveriş yapıyor ve yemek yiyorlar.

Koyu çevreleyen restoranlar hem Yunan hem de dünya mutfağından örnekler sunuyorlar. Ada çok büyük değil ama merkez yerleşim bölgesi Yialos’tan başka birkaç koy daha var. Bunlardan Pedi Bay son derece sakin, birkaç otel ve tavernanın bulunduğu bir balıkçı köyü. Burada kaldığım akşam kıyıdaki tavernalardan birinde,  deniz neredeyse ayaklarıma uzanırken, kulağımda Yunan ezgileriyle yediğim ahtapotun lezzeti hala aklımda. Ertesi gün ise, hava kararıp da yıldızlar görününceye kadar ılık ve dingin denizin tadını çıkarmıştım. Ege’nin yeşili beyaz kumsalla buluştuğunda en güzel rengini alıyor burada, özellikle de sabah saatlerinde. Pedi Bay’e Yialos’tan düzenli otobüs seferleri var, ancak yol üzerinde başka duraklara da uğradığından adanın dar ve engebeli yollarından merkeze ulaşmak biraz zaman alıyor.

Limanın arkasında uzanan yamaçtaki köyün adı ise Horio. Köyün en tepesinde yer alan kiliseye çıkmak için Kali Strata adı verilen 19. yüzyıldan kalan merdivenli yoldan tırmanmak gerekiyor. Tırmanmak için akşam olmasını beklesem de hava çok sıcak ve tırmanış yorucuydu. Kilisenin bulunduğu düzlüğe çıkınca avludan gördüğüm manzara ise olağanüstüydü: Uzakta Datça Yarımadası, koyun karşı yakasındaki tepede konuşlanmış Evangelismos Kilisesi ve mavi enginlikte camları tutuşmuş tekneler…

Simi’deki evlerde sürekli olarak restorasyon çalışmaları devam ediyor. Birkaç binadan biri marangoz atölyesi, evlerin kapıları ve pencereleri aslına uygun olarak yenileniyor. Merdivenli sokakları, iki katlı ve avlulu renkli evleriyle Simi bizim Cunda Adası’na benziyor. Ancak Cunda’nın bakımsız, yıkılmak üzere olan evlerini anımsayınca üzülmemek elde değil.

Metin ve fotoğraflar: Gültürk Köroğlu

12.04.2013