SICAK

Hikâyem yeni, gülen gözler gibi dostça, bir bardak çayın demi gibi koyu, sımsıcak. Yeniden yollardayım, yollar bende. Bir yanım Asya’da, diğeri Avrupa. Başka yerde yok bu denizin mavisi, uzaktan selamlıyor bizi camilerin silueti, sarayların heybeti.

Koptum, kaçıyorum Konstantin’in var ettiği şehirden, eşinden ayrılan göçmen kuşlar misali.

Şimdilerde dağınık, beton denizinden oluşan binalarla istila güzelim şehirden.

Parklar, küçük bahçeler, rengârenk açmış güller de olmasa yolumuzda, kim bilir ne olurdu halimiz?

Sırt çantalı, fotoğraf makineli onlarca doğa dostu ile beraberim. Merakla, heyecanla, keyifle yol alıyoruz. Dönüp, toplanıyoruz. Havada birleşip, yol alan, göçmen kanatlı dostlar gibi. Yaşanabilir, soluk alınabilir yurtlara uçuyoruz adeta. Önce, bir şelalede soluklanıyoruz. Gözlerimiz dinleniyor, kulaklarımızda kuşların ve çağlayan suların şarkıları. Yüzler daha bir gülümsüyor, eller daha bir kenetleniyor birbirine.

Seferiyiz, diğer durak noktamıza varıyoruz; şen yaylamız kucağını açmış, kollarıyla sarıyor bizi bağrına. Yöresel lezzetler, horonlar, halaylar coşkuyla karşılıyor hepimizi. Gönül dostları yemeğini, kelebekler renklerini, çiçekler eşsiz kokularını paylaşıyor bizlerle.

Sanki yıllar öncesinden tanışıyormuş gibi dostluklarını ve demli çaylarını sunuyorlar bizlere, yurtsever ve cesur doğa sevdalıları. Bilgiyi paylaştıkça çoğalıyoruz, mutluluk gibi…

Dönüş yolunda artık kimse yabancı değil birbirine. Heybesi dolu sevgiyle, dudaklarda bitmeyen bir tebessüm. Sonlanıyor benim için, bir macera daha, büyü gibi… Gözlerimde uyku, bacaklarımda günün yorgunluğu ve kalbimde dostlarımın SICAKLIĞI ile…

Metin: Deniz Can, fotoğraf: İsmail Şahinbaş

15.06.2015