SİBİRYA’NIN MAVİ GÖZÜ

Dünyanın en derin, en saf ve temiz suyuna sahip, en zengin ve olağanüstü tatlısu faunasına sahip gölü hangisidir? 1996 yılında çevresi ile beraber, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınarak korunan başka göl var mıdır?

25 milyon yıl önce oluşan, dünya tatlı su rezervinin %25’lik bölümüne sahip bu göl Sibirya’nın tam da kalbinde yaşamaya devam ediyor. Dünyadaki tek tatlısu foku burada yaşıyor.

Kimilerine göre ona göl demek hakaret, o bir deniz. Adının anlamı Yakutçada; ‘okyanus ya da aşk denizi’, Ruslar tarafından da ‘büyük kutsal deniz’ olarak nitelendiriliyor. Bilinen ve bilinmeyenleri ile efsane güzelliğe rotamızı çeviriyoruz.

Bekle bizi Baykal Gölü, geliyoruz

Sabah, otelimizden aldığımız kahvaltı sonrası Irkutsk şehrinin yakınındaki bölgeye, tayga ormanları içinden geçerek, eski Sibirya evlerini seyrederek gölün girişindeki şirin köye varıyoruz. Yerel pazarı gezip, tütsülenmiş balıkları tadarak çevreyi tanımaya başlıyoruz. Temmuz ayında bile ayaklarımızı göle sokarken, ürperiyoruz. Yürüyüşlerimiz keyifli ve sahildeki müzik sesi ile dans eden insanların arasına karışmamız uzun sürmüyor. Çevre şehirlerden ve uzaklardan gelen yüzlerce insan, şimdi gölün enfes balıklarını yemek ve susuzluğumuzu gidermek için mini restoranlarda ya da hemen gölün sahilindeyiz. Sohbetlerimiz mutlu, aldığımız derin nefesler huzurlu.

Yolculuğa karar verdiğim zamanlarda, bölgeye ait görsel yayınları izlemeyi severim. Hele belgesel tadında filmler varsa, hiç kaçmaz. Gezi dönüşü bile tekrar arkadaşlarıma öneririm ve yine izlerim.

İşte bunlardan biri; yoğun şehir hayatından kaçmak isteyen Fransız bir yöneticinin Sibirya’nın ormanlarında, donmuş Baykal Gölü’nün kıyısında yaşadıklarını anlatan sonsuz bir sessizlik ve yalnızlığı muhteşem doğa görüntüleriyle bezeyen ‘In The Forest of Siberia’ ya da ‘Sibirya Ormanlarında’ filmi.

Mitolojiye göre Yertanrı kızı Baykal’ı gelin veremeyecek kadar çok severmiş. Bu nedenle çevresini dağlarla çevirmiş. Fakat günün birinde Baykal, Yenisey’e sevdalanmış. Aşkı dağlar delip Angara’yla, Yenisey’e kadar ulaşmış. İki âşık kuzeybatıda birleşip, mutlu şekilde Kuzey Denizi’nin yolunu tutmuş.

3 bin metrelik dağlarla çevrili göle, çevreden ulaşan 330 civarında farklı büyüklükte nehir var. Bunlardan Yukarı Angara, Selenga, Bargazin en bilinenler. Ancak gölü boşaltan tek ve büyük nehir öfkeli Baykal’ın itaatsiz kızı Angara.

Göl hakkında bilgiler veren oldukça hareketli bir müze var. Gölün dibine kadar görsel bir yolculuk yapıp flora ve faunasına dair güzel görüntüleri izliyorsunuz. 50 milyon yıl önce tektonik bir hareketle oluşan, tek damar üzerinde büyüyen gölde jeolojik süreç devam ediyor.

Kıyılarında eski uygarlıkların kalıntıları bulunuyor. Irkutsk ve Buryatya bölgeleri arasında yer alan göl, içinde 22 ada barındırıyor. Yüzölçümü 31500 km. 23 bin km küp su içeriyor. Denizden yüksekliği 456 metre, en derin yeri deniz seviyesinden 1200 metre kadar altta. Gölün dibindeki tortul kayaçların 7 km kalınlığında olduğu tahmin ediliyor, bu da gölün yeryüzündeki en derin yarıklardan biri olduğunu gösteriyor. Baykal’ın ısınması ve soğuması Sibirya’nın geneline göre daha uzun sürüyor. Bu da termal tampon bir bölge olması demek.

Gölün farklı noktalarında koruma bölgeleri var ve burada yaşayan bilim insanları araştırma ve çevre korumayı beraber yürütüyorlar. Çünkü hâlâ kaçak avcılık tehlikesi var.

1637 metre derinliğe sahip gölün içilebilir nitelikte suya sahip oluşunun nedenleri araştırmalarla ortaya konmaya devam ediyor.

İlkel canlı formları, yosuna benzeyen görünümleri ile suyu filtre ediyor, bunları temizleyen başka canlılar özellikle kabuklular ve daha diplerde petrol sızıntısını yiyerek beslenen bakteriler de mevcut. Limnoloji (gölbilim) uzmanları Baykal Gölü gri-gümüş renkli fokları (Nerpalar) hakkında da oldukça farklı bilgiler paylaşıyor bizimle. Kuzey Buz Denizi’nden ırmaklarla geldiği ve atalarından farklı fiziksel özellikler geliştirerek tatlı suya alışan bu tek tatlısu memelisinin ‘Baykal’ın kartviziti’ olduğu söyleniyor. Olkhon Adası kıyılarında rastlanıyormuş. Ada halkı Buryatlar, Moğol asılı. Nesillerinin neredeyse tükenmek üzere olduğu biliniyor. Avlanma sonucu, samur popülâsyonu sayısının azaldığı ve 2 bin civarında olduğu tespit edilmiş. Baykuştan, kartala, şahinden, ördeğe, martıdan kekliğe yüzlerce kuş çeşidi Baykal semalarında süzülüyor.

En düşük sıcaklık Ocak ayında ve -30, -35 derecelerde seyrediyormuş. Şeffaf ve temiz su sayesinde gölde ‘nötronları izleyen gözler’ gibi uzay araştırmaları da devam ediyor bilindiği kadarıyla.

Göl çevresinde bozayı, porsuk, kurt, vaşak, tilki, geyik, karaca, mus gibi toynaklılar takip ve gözlem altında. Sarıçam, köknar, sedir, ormangülleri, likenler daha aşağılarda karaçam, kavak, karaağaç, huş ağacı ormanları arasında özgürce yaşıyorlar. Sovyet Rusya döneminde kolektif balıkçılık ile işbölümü yaparak geçimini sağlayan köylüler artık bireysel çalışıyorlar. Gölde yaşayan 61 farklı balık türü var. Beyaz sazan, levrek, somon bunlardan, ancak Omul balığı belki de en ünlüsü, bizim olduğumuz dönemde maalesef yoktu, tadamadık.

Listvyanka Köyü, 350 yıllık bir balıkçı köyü.19. yüzyıldan kalma ahşap kiliseleri ve tütsülenmiş balıkları ile ünlü. Balıkçılar, evlerinin önlerine kurdukları fırınları ile balıkları taze taze tütsüleyip, satıyor. Hafta sonunda, yüzmeye gelenler göl kıyısındaki piknik sofralarında iştahla bu balıkları yiyor. Gezi ve yemek için serbest zaman verildiğinde balık ve orada yaşayan Özbek aşçıların marifetiyle hazırlanmış Özbek pilavını ve buz gibi Baykal birasını tercih ediyoruz. Göl kenarında minik iki katlı restoranda sohbet koyulaşırken, gölün mavisi ve biranın tadı başımızı döndürüyor.

Şamanların efsane gölü olan Baykal’da Devlet Başkanı Vlademir Putin, batiskafla 1400 metreye kadar dalmış. Göl sahili kenarında rengârenk kurdeleler bağlanmış dilek ağaçlarına bizler de ritüele uygun olarak dileklerimizi konduruyoruz.

3500 çeşit bitki ve hayvanın yaşadığı, bunlardan yalnızca 2600 çeşidinin endemik (dünyada yalnızca o bölgede bulunan) olduğu Sibirya’nın mavi gözü Baykal’dan ayrılırken eski Rus arabalarını göreceğimiz küçük bir retro parkı da ziyaret ediyoruz. Yerel rehberimiz Jack’dan bilgiler almaya devam ediyoruz.

Eski otoların yanında, farklı demir ve tekerlek parçalarının bir araya getirildiği motor ve bisikletler, yaratıcılıkta sınırsız metalden komik insan, hayvan figürleri ve daha birçok eser. Çocukluğumuza dönüyoruz, adı üstünde retro müze. Onlarca poz veriyoruz heyecanla birbirimize. Müze yakınında, ahşaptan yapılmış yeni bir kilisenin çiçeklerle süslenmiş güzel bahçesine hayran kalıyorum. Çevre düzeni ve temizliği ile o kadar huzurlu ki, doyamıyoruz.

Nisan sonuna kadar buzlarla kaplı olan gölün güneyinden geçen, 250 km uzunluğundaki Trans Sibirya Demiryolu rotası muhteşem göl manzarası ile en güzel bölümü oluşturuyormuş, ancak biz bu şansı bulamadık. Sibirya’nın güneyinde bulunan 600 km’yi aşkın uzunluğa sahip, dünyanın bu en büyük tatlısu havzasını, Moğolistan uçağımızda, çok yükseklerden kuşbakışı izlerken de aynı keyfi yaşadığımızı düşünüyorum.

Rusya Federasyonu bayrağı; üst beyaz, orta mavi ve alt kırmızı yatay eşit çizgilerden oluşan dikdörtgen kumaş şeklinde. Devlet arması, devletin resmi amblemi olup; kırmızı zemin üzerinde, iki taç taşıyan, kanatlarını yukarı doğru açmış çift başlı kartal olarak resmedilmiş. Batıdan, doğuya Hindistan’ a kadar bin yıllarca Selçukludan Bizans’a, Endülüs’ten, Fransa, Bulgaristan’a, Anadolu’da özellikle İznik’te (Nicea) kullanılan hem batı, hem de doğunun hâkimiyetini gösteren bu sembolün Hitit kökenli olduğu da tarihsel kaynaklarda sıklıkla vurgulanmış.

Anton Çehov, 1890’da Baykal Gölü’nden ayrılırken not defterine şunları düşmüş; “Gerçekten, bu turkuaz suların altında boğulan kaya ve dağları görünce sırtım ürperdi.”

Rusya’dan ayrılıp Moğolistan’a geçeceğimiz güzel şehir Irkutsk ve Sibirya’nın mavi gözü, Baykal’dan ayrılırken benim hissettikleri mi?

Umarım daha pek çok konuğu ağırlarsınız!

Ve ayrılırken ülkenizden, bir kez daha,

Spasiba bolşoi! (çok teşekkürler)

Metin ve fotoğraflar: Deniz Can / Kartalın Gölgesinde -5

08.07.2018