Ülkemiz bir Referandum sürecine girmiş bulunmakta. Sayın Başbakan ‘evet’ sürecinde işi pazarlama adına idam edilmiş solcu bir gencin annesine yazdığı mektubu okuyarak insanları etkileme adına ağlama sendromuna başvurabiliyor. Ama aynı hükümetin Başbakan Yardımcısı, Savcı Cihaner tutuklandığında 7 yaşındaki kız çocuğun ağlamasına da ‘mizansen’ diye biliyor.
Sayın Başbakanımız Anayasa Mahkemesine “Ana Muhalefet Mahkemesi” diyor. Ana Muhalefet Partisi Eski Genel Başkanı Sayın Baykal da Ergenekon davasında tutuklananların avukatıyım diyor. Sayın Başbakanımız YARSAV hukukçularına güvenmiyorum diyor. Anayasa Mahkemesi hukukçularına Başbakanımız güvenmiyor. Ana Muhalefet Partisi yetkilileri Ergenekon savcı ve hâkimlerine güvenmiyor. Peki, biz SADE VATANDAŞ olarak hangi hukuk kurumuna güveneceğiz. Demokrasi dediğimiz şey İktidarın ve muhalefetin paylaştığı bir hukuk düzeni mi? Vay halimize o zaman.
Yurdumuzda kıyı katliama tüm hızıyla devam ediyor. En güzel kıyı şeritlerimizde site evleri adi altında binalar yapılıyor. Dur diyen kimse yok mu? O yörenin mimarlar odası ne iş yapar? Televizyonlarda denize sıfır manzaralı evler reklamı duydukça TV’yi kapatsam da çözüm olmayacağını bilsem de; o anki refklesimle doyuma ulaşmaya çalışıyorum. SADE VATANDAŞIM soruyorum o zaman? Ben şimdi bunlara karşı çıkıyorum desem hangi mahkemeye başvuracağım yardımcı olur musunuz bana? Malumunuz üzere hukuk kurumları iktidar ve muhalefetçe paylaşıldığı bir ülkede biz SADE VATANDAŞ olarak kimi kime şikâyet edeceğiz.
Yurdumuzun üç tarafı denizlerle çevrili olmasına karşın bir Denizcilik Bakanlığı olmamasının; denizcilik anlayışımızın ne derecede olduğunu görmek adına, aslında güzel bir örnek. Peki, olsa ne olacak dediğiniz duyar gibi oluyorum. Aynen öyle. Çünkü hayata nasıl bakarsanız olayları da öyle görürüsünüz.
Geçen aylarda TRT’de ’Ayı ve İnsan’ adlı bir belgesel yayınlandı. Karadeniz’de yaşayan ‘boz ayıları’ konu alan, bilmem seyretme imkânınız oldu mu? Tabi konu ayılar olunca bizim oralarda ayı hikâyeleri çok olur. Hadi bugün de herkesçe de bilinen o öyküyü anlatalım.
Ayılar koruma altına alındığından ayıları vurmak suç ve büyük cezası var. Bizim bir hemşerimizde bir ‘boz ayının’ arı kovanlarına çok zarar verdiğine ve ev bahçesini talan ettiğine çok sinirlenmiş dayanamamış ’boz ayıyı’ vurmuş. Tabi doğal olarak da o yörenin muhtarı tarafından da konu mahkemeye intikal ettirilmiş.
Hâkim bey ‘boz ayıyı’ vuran amcaya soruyor ”Ya sen ne ettin böyle amca” demiş. “Ayıyı vurmanın suç olduğunu bilmiyor musun büyük cezası var?” demiş. O da hâkime soruyor “Haçim Bey, bu cezalari çim nerede çikartiyi?” demiş. Hâkim Bey’de “Nerde olacak meclis de demiş.“ Bunun üzerine ‘boz ayıyı’ vuran amca şöyle serzenişte bulunur. ”Oçi benum mecliste adamum yok da ayularun adami var, as beni haçim bey as !!!” demiş.
Neyse artık şimdi tatil zamanı Karadeniz’i yeniden keşfetme yöre notlarıyla karşınızda olma umuduyla iyi tatiller YOL DOSTLARI.
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş