Reklâm, aslında bir ürünü tanıtmak için yapılır, ama son yıllarda iyice sapıttılar. Kadınları kullandılar, yetmedi, çocuklara başladılar. Onlara pek ‘Dur’ diyen de olmadı. Sadece bir avuç kadın örgütü çabalayıp durdu. Çığlıklarını sokaklara taşıdı, duyan olmadı, basına taşıdı, görmezden gelindi.
‘Küreselleşme’ böyle bir şey olmalı. ‘Ne pahasına olursa olsun, ürünü satacaksın’ çizgisinde yürüyor. Otomobilin üstünde yarı çıplak bir kadın, sözde otomobili tanıtıyor. Ona bakan göz ise sadece kadını görüyor. Pazarlanmak istenen otomobil iken, kadın da metalaştırılıyor. Şimdi de çocuklar bu pisliğe çekiliyor. Dünya kadar reklam var ki orada çocuklar kullanılıyor. Yeter ki sermayenin malı satılsın. Tek ve ivedi hedef bu. Sermayenin doymaz karnı şiştikçe şişiyor. Ülkenin yüz akı aydınlarını ve gençlerini hapishanelere dolduran, deprem artığı sağ kalan vatandaşlarını coplayan yetkililer bir türlü bu reklâmlara ‘Dur’ demez, diyemez. Hele onlara ceza vermek aklının ucundan bile geçmez.
Son günlerde öyle bir reklâm gördük ki, her gören kadının dudağı uçuklar. Zaten benim de öyle oldu. Elim ayağım titredi. Bu bir mobilya reklâmı. Söz konusu mobilyanın bir parçası olan sandalyeyi tekmeleyip kendini tavana asmış bir kadının ayaklarının görüntüsü ve üstünde ‘Bir ömre sığmayan mobilyanın adresi’ yazısı. Boşuna değil, bu ülkede her gün 3 – 5 kadının öldürülmesi. Boşuna değil, her gün şiddetin tırmanması. Çocuk gelinlerin hiç azalmaması. Ensestin dünya sıralamasında ön sıralara yükselmesi. Son yılda 26 bin aile içi şiddetin yaşanması. Kadının bir türlü insandan sayılmaması.
Cumhuriyetten önce yapılan nüfus sayımlarında, sadece erkekler ve atlar sayılıyordu. Kadın insandan sayılmadığı için, sayısal olarak da merak edilmiyordu. Şimdilerde padişahlık özentileri, özel okulların duvarlarını süsleyen padişah resimleri, birazcık mantığı olanı düşünmeye sevk ediyor. ‘Biz hâlâ o zamanlarda mıyız?’ Diye düşündürüyor. Bir yandan kadın uyanmaya çalışırken, diğer yandan da en ucuz reklâmlarda malzeme ediliyor. Fotoğrafını gördüğüm mobilya reklâmının görüntüsünü sizlerle paylaşıyorum. Altında yazılan adres de bize hiç uzak değil. Belki siz de gördünüz. Belki de oradan mobilya aldınız. Kadını böylesine aşağılayan, yaşam hakkıyla alay eden, üç kuruş için böylesi bir reklâmı kendine yakıştıran bir mobilya mağazasından değil alış veriş etmek, insan olanın, eşitliğe inananın buranın önünden bile geçmemesi gerekir diye düşünüyorum.
Reklâm elbette gerekli, ama insanı gülümseten, olumlu düşüncelere sevk eden reklâmlar olsa olmaz mı? İlle de insanın onuruyla oynaması mı gerekir? İnsanı küçültmeden yükselemez mi sermaye?
Metin: Kamile Yılmaz / Deve Dikeni
16.11.2011