PATTAYA

Sabah kahvaltıdan sonra otelimizden hareket ettik. Yaklaşık 2 saat süren karayolu yolculuğundan sonra Pattaya’ya geldik. Deniz kıyısında bulunan dünyaca ünlü bu sayfiye yeri Bangkok’tan çok daha sakin. Görülmesi gereken yerlerin başında milyon yıllık taş parkı geliyor. Burada ilginç kayalar ve ağaçlar sergileniyor. Ayrıca, binlerce timsahtan oluşan çok büyük bir timsah çiftliği var. Bu çiftlikte günün belli saatlerinde ilginç gösteriler yapıyorlar. Burasını gezmek yaklaşık yarım günümüzü aldı.

Daha sonra gene dünyaca ünlü Gents mücevher fabrikasını ziyaret ettik. Çok sıkı güvenlik önlemlerinden sonra bizi mini bir sinema salonuna aldılar. 5 dakikalık güvenlik ve taş işçiliği ile ilgili film izlettirdiler. Daha sonra dünyanın her yerinden gelmiş değerli taşlardan yapılma mücevherlerin satıldığı salonlara geçtik. İncilerin sergilendiği salon en büyük olanı. Personelin bazıları Türkçe öğrenmiş. Bu durumda paranıza göre küçük ya da büyük bir mücevher almadan çıkamıyorsunuz.

Bu ziyaretlerden sonra deniz kıyısındaki otelimize yöneldik. Hepimiz çok yorgun olduğumuzdan bir kaç saat istirahat etmemiz gerekti.

Gece hayatının en hareketli yeri olan Walking Street‘te akşam hava karardıktan sonra yürümekte zorlanabilirsiniz. Sağlı sollu sıralanan gece kulüpleri ve barlardan bangır bangır yayılan müzik sesleri ve bu müziğe eşlik eden yüzlerce bayan ve onların deyimiyle ‘Lady Boy’lar (eşcinseller).

Amerikalı ve Avrupalı yaşlı erkekler genç kızlarla eğlenmek için buralara gelmişler. Bu insanlar burada eğleniyorlar ama yerli halkın durumu içler acısı. Birileri eğlenirken diğerleri sefalet içerisinde inliyor. Doğruyu söylemek gerekirse bize hitap eden bir yer değil burası.

Ancak, bu cadde üzerinde Madam Orkide’nin işlettiği King Sea Food adlı restaurant mutlaka uğranılması gereken bir yer. Deniz Kıyısında ki bu restauranta geniş bir koridordan giriliyor. Koridorun sağında ve solunda her türden balıklar, karidesler, kabuklu deniz ürünleri ve salata malzemeleri sergilenmiş. Elinize bir maşa bir de kap alıyorsunuz, bu ürünlerden ne kadar yemek istiyorsanız maşa ile tutup, kabınıza koyuyorsunuz, salatalar da aynı şekilde aldıklarınızı tartıyor ve mutfağa gönderiyorlar. Aynı koridordan devam ederek, deniz kıyısındaki terasa çıkıyorsunuz, Masalar denize paralel sıralanmış son derece sevimli bir ortam. Madam Orkide işini bilen bir işletmeci. Bizleri çok iyi tanımış. Türk olduğunuzu anlayınca hemen masanıza bir Türk bayrağı, Türkiye’den gelme sızma zeytinyağı ve tadımlık beyaz peynir getiriyor. Tabii, bu hareketiyle gönülleri feth ediyor. Burada kaldığınız sürece buradan başka bir yerde yemek yemiyorsunuz. Fiyatlarda çok uygun 6 kişi 5.000.- Baht (yaklaşık 230 TL) hesap ödedik. Bu yemekte misafirimiz olan ve rehberliğimizi yapan Bayan Wan’da hesabı görünce gözleri büyüdü ve sakın bir daha buraya gelmeyin burası çok pahalı bu para Taylandlı iki kişilik bir ailenin aylık masrafı dedi. Umarım bu olay Taylandlıların ekonomik durumları hakkında sizlere biraz daha fikir vermiştir.

Pattaya da söz etmek istediğim başka bir yer de bir Alman vatandaşının işlettiği Hoff isimli bir birahane. Waling Street’e sahil yolundan giderken sol tarafta yer alan bu dükkân kendi birasını kendi üretiyor. Birahanenin İtalyan müdürü müthiş bir tenor. Canlı müzik eşliğinde okuduğu aryaların tadına doyum olmuyor.

Bu mevsimde hemen her gün yağmur yağıyor. Hiç ummadığınız bir anda şiddetli bir yağmur sağanağı ile karşılaşıyorsunuz.

Ertesi sabah dönüş Bangkok’a doğru için yola koyulduk. Uçağımız gece 23.30 da olduğundan vaktimiz bol. Önce alışveriş merkezlerini gezdik. Bir kaç gündür grip olduğumdan uçakta sorun yaşamamak için ilaç almak istedim ancak ilaçların isimleri Tai dilinde yazılmış olduğundan bir şey anlamak mümkün değil. Allahtan etken maddeleri Latin harfleriyle yazılı hemen Türkiye’deki eczacı arkadaşıma danışıp uygun bir kaç ilaç alabildim. Daha sonra köpekbalıklarının ve çeşitli deniz canlılarının yer aldığı dev akvaryumu gezdik. Tüm günün yorgunluğunu atmak için bir ayak masajı yaptırdıktan sonra, havaalanına gittik. THY uçağı ile çok rahat bir uçuşla İstanbul’a döndük.

Bu seyahatimizde deneyimli kadrosu ile yardımcı olan The Meek Tour yetkililerine teşekkür ederiz.

Metin ve fotoğraflar: Kaptan Levent Karataş / Tayland Günlüğü -3

05-07.10.2009