Dünyanın gözbebeği ve üç imparatorluk başkenti İstanbul’da turizmin her çeşidini gözlemlemek olanağı vardır. Anılan şehirde bu yıl; su kemerleri, su sarnıçları, çeşmeleri, sebilleri, hamamları ve maksemleri içeren tur gezilerinin büyük ilgi çektiği basında yer almaktadır.
Kendi çapında ve kültürel dokusuyla Müzekent Safranbolu’nun taşrada, küçük bir İstanbul esintisi yaratabileceği abartı sayılmamalıdır.
Keza Yerebatan Sarayı kadar görkemli olmasa da eski Rum yerleşimi Misak-i Milli’deki su sarnıçları; Şehir ve Bağlar’daki 150’ye yakın çeşme, 7 hamam, 30’a yakın köprü, havuz, kuyu ve su kemeri gibi su yapıları önemli bir turizm seçeneğimizdir.
Özellikle 1975 yılında planlanan kısa ve uzun erimli girişimlerin hala neması toplanmakta; var olanlar yeni bir konsept içinde sürmekte olan eyleme katılarak; sunumun kalite ve çeşitliliği büyütülmelidir.
Örneğin Bulak Köyü… Yetiştirdiği yapı ustaları, sivil mimari örmekleri, tarımsal ürünleri ve nitelikli, kültürlü insanları ile 35 yıldan bu yana ‘orada bir köy var uzakta’ konumundadır. Oysaki hemen yanı başımızda Yörük’ten sonra küçük bir Safranbolu maketidir.
Bu yıl ‘Hamam Kültürü’ gezisi ile Bulak Köyü ile birliktelik sağlamak hiçte zor değildir.
400 haneli ve 900 nüfuslu Bulak Köyü; 6 cami,1 hamam, 20 çeşme, 15 kuyu ve görkemli Saray Konağı ile azımsanamayacak bir geçmiş zaman tanığıdır.
Tek kişilik ordunun yalnız da olsa yılmaz neferi değerli büyüğüm Emin Ercan, hemşerimiz emekli subay ve muhtar Hakkı Eren bu tanıtım fırsatını iyi değerlendirmeli; Ahmet Kutsi Tecer’in ‘Orda Bir Köy Var Uzakta’ dizilerindeki ‘uzakları’ ‘yakın’ etmelidirler. Çünkü görünen köy bizim köyümüz Bulak’tır.
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş