Slow Food Fikir Sahibi Damaklar Konviviyumu, son günlerin en çok tartışılan konularından okul sütleriyle ilgili ‘Gerçek gıdaya adil erişim hakkı esastır, ancak Okul Sütü Projesi, maalesef devamında ısrarcı olunabilecek bir proje olmaktan çıkmıştır!’ diyor.
Slow Food Fikir Sahibi Damaklar Konviviyumu, yayımladığı açıklamada okul sütleriyle ilgili ‘Gerçek gıdaya adil erişim hakkı esastır, ancak Okul Sütü Projesi, maalesef devamında ısrarcı olunabilecek bir proje olmaktan çıkmıştır!’ dedi.
Açıklama şöyle: Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamada gelişmiş ülkelerde süt tüketiminin 80-100 litre arasında olduğu, oysa ülkemizde bu rakamın 25 litrede kaldığına vurgu var. Çocuklarımızın ancak yüzde 30’unun düzenli olarak süt içtiklerini gene bu açıklamadan öğreniyoruz. Bakanlığın bu rakamları Okul Sütü Projesi’ne sebep olarak açıkladığı hepimizin malumu.
Bununla beraber Türkiye’de laktoz intoleransının yüzde 50 civarında olduğu ve belki de bu nedenle ülkemizde geleneksel olarak sütün değil, yoğurt ve beyaz peynirin tüketildiği de 2 Mayıstan bu yana gazetelere yansıyan uzman görüşleri arasındaydı. Türkiye’de yoğurt tüketiminin kişi başı 36 kg, beyaz peynir tüketiminin ise 35 – 40 kg civarında olduğu, geçen hafta boyu okuduğumuz beyanatlar içerisinde ilgimizi çeken rakamlar oldu.
Okul Sütü Projesi’ne giden haftalar boyu dikkatimizi çeken bir kaç konu daha var; bunlardan ilki ihaleye katılan firmalardan birinin yetkilisinin açıkladığı büyüme öngörüsüydü! Paketli süt üreticisi firmanın genel müdürü Okul Sütü Projesi ile kapasitelerini yüzde 25 büyüteceklerini açıkladığında ihalenin neticelenmesine henüz iki haftadan fazla zaman vardı.
İlgimizi çeken bir diğer konu da ihalenin tek seferde tamamlanamamasının sebebi oldu. 12 Nisan günü yapılan ilk Okul Sütü Projesi ihalesinde doğu bölgelerimize hiç teklif gelmedi! Ege ve Marmara bölgelerinde yoğunlaşan paketli süt fabrikalarının tüm yurda dağıtım yapabilmeleri için ihale şartnamesinde UHT koşulu yer aldığı halde, doğunun bu kadar dağıtım ağının dışında kaldığını görmek, hiç bir teklifin verilmediğini okumak bizler için önemli bir idrak anıydı.
İlgimizi çeken üçüncü bir konu da paketli süt üreticilerinin tedarikçisi uluslararası bir firma yetkilisinin Türkiye’de 2014 yılında işlenmiş süt tüketiminin 14 litreden 16 litreye çıkacağını öngörmesi oldu. Bakanlığın Türkiye süt tüketimini 25 litre olarak açıkladığını hatırlarsak, paketli süt üreticilerinin ‘sokak sütçüsü’nün payından kazanacağı bu 2 litrenin de ötesini hedeflediğini görebilir, sektörün büyüme kapasitesini sezebiliriz. Yetkilinin çocuk sütlerinin pazar payının son 3 yılda yüzde 11 büyüdüğünü vurgulayan beyanatı, bizim konuya bambaşka bir açıdan bakmamıza da özellikle sebep oldu.
Bugüne dönecek olursak…
Bakanlık, dün yayınladığı beyanatında Okul Sütü Projesi’ne devam edileceğini açıklarken sütün kalitesine teminat veriyor, bu süt sağlıklı ve çocuklarımızın gelişimi için gerekli diye vurguluyor ve süte alerjisi olanların da dağıtılan sütleri içmemelerini öneriyor.
Türkiye’de laktoz intoleransı akademisyenlerimizin beyanatları dikkate alındığında yüzde 50 civarında. Bu koşullarda çocuklarımızın yüzde 50’sine yakın bir bölümü zaten süt içmeyecekler ya da içtikleri takdirde hafif ya da ağır sağlık sıkıntıları tecrübe edecekler!
Bu bilgiye bakanlığın açıklamasında yer alan çocuklarımızın ancak yüzde 30’unun düzenli olarak süt içtiklerini bilgisini eklersek, hem laktoz intoleransı olmayan hem de koşulları süt içmeye müsait olmayan çocukların oranının yüzde 20 olduğu sonucunu dahi çıkartabiliriz!
Bir yanda kapasitesini yüzde 25 arttıracağını müjdeleyen paketli süt üreticisi ve süt tüketim biçimlerimizi yakından takip eden uluslararası firmalar, diğer yanda ise yüzde 50’si laktoz intoleransı gösteren halk…
Şüphesiz gerek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve gerekse de Sağlık Bakanlığı bu verilere haiz. İstatistikleri yorumlamak hususunda ise şüphesiz bizlerden çok daha donanımlı ekipleri, bürokratları olduğu gibi; ellerindeki bu verileri bir yandan ekonomik dengeleri kollayacak ve bir diğer yandan da ülkemiz gerçeklerine, tercihlerine uygun kararlar almak üzere kullanacak tecrübeye de sahipler.
Ancak kanaatimiz odur ki, Okul Sütü Projesi, hele ifa olduğu haliyle fevkalade sorgulanmaya muhtaç bir projedir.
‘Gerçek gıdaya adil erişim hakkı’ prensibi çerçevesinde, süt ürünlerini de içeren ancak tercihan çeşitlilik arz eden gıda kampanyalarına desteğimiz her daim olacaktır. Fayda göreni sorgulanamaz projeler dışında hiç bir projeye çocuklarımızın muhatap kalmaması tek şartımızdır. Okul Sütü Projesi bu bağlamda devamında ısrar edilebilecek bir proje olmaktan çıkmıştır.
Başta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm hükümetin sesimizi duyacağına güvenmek istiyoruz.
Slow Food Fikir Sahibi Damaklar