Yol hazırlığı sadece valiz kontrol listesi, alınacak hediyelik eşyalar ya da yöresel yemekler hakkında bilgi edinmek değilse, sizin için de araştırılacak çok şey var demektir. Gidilecek ülkenin tarihi, politik durumu, edebiyat ve sanat dünyası, coğrafyası, flora ve faunası ve ilgi alanınıza göre dahası sizi bekler tüm yazılı ve görsel kaynaklarda. İşte macera tam da buradan devam ediyor: Konu: Rusya, Dersimiz: Novosibirsk…
Rusya, 17 milyon kilometrekare yüzölçümü ile dünyanın en büyük (kara kütlesinin 1/8’i) ülkesi. Coğrafi genişlik nedeniyle, öncelikle 11 saat dilimine (sonraları 9) sahip olduğu bilinenler arasında. Yaklaşık 150 milyon nüfusu var. Kiril alfabesi kullanılıyor. Günün sonunda tabelaları okuyarak, hecelemeye başlayıp, küçük çocuklar gibi sevinenler vardı aramızda.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde 28 kültürel değer ile 9. sırada yer alıyor. Ruble kullanıyorlar, konakladığınız otelden ya da döviz bürolarından temin edilebiliyor. Yeşil pasaporta da şimdilerde vize isteyen bir ülke konumunda.%81 Ruslar, hâkim etnik grubu oluşturuyor. Okuma-yazma oranı %98.
Bildiğimiz üzere, Yuri A. Gagarin, 1961’de Vostok uzay aracı ile dünya yörüngesinde turunu tamamlayan ilk pilot ve kozmonot olmuştur. Ülke, uzay araştırmalarına yaşadığı bazı olumsuzluklara rağmen devam ediyor.
Rusya, dünyanın 12. büyük ekonomisi, doğal olarak pek çok uluslararası kuruluşta söz sahibi ve kurucu üye olarak yerini almış bulunuyor. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından 1993 de kabul edilen yasa ile federal yarı başkanlık ve cumhuriyet sistemine geçilmiş. 2000 yılından bu güne (2008 de başbakan) Putin, devlet başkanı ve tarihte Lenin ve Stalin gibi yerini almış siyasi bir lider olarak kabul ediliyor.
Novosibirsk gezimiz Lenin Meydanı çevresinde devam ediyor. Ülkenin pek çok kenti farklı temalarda ve boyutlarda Lenin anıtları ile donatılmış. Merkezde yer alan Lenin heykeli 6,5 metre yükseklikte, 10 ton ağırlığında ve bronzdan, 1970 yılında heykel sanatçısı Iosif Brodsky tarafından hazırlanmış. İşçi, asker ve köylüden oluşan Lenin yoldaşları oldukça etkileyici bir kompozisyon oluşturmuş. Diğer yanda ise geleceği sembolize eden elinde meşalesi ile genç bir erkek ve yine elinde üretimin sembolü başak tutan genç kız figürü bulunuyor.
Lenin anıtları daha onlarca ülkede mevcudiyetini koruyor. Ailesi, genç yaştaki kayıpları, idealleri, sürgünleri, mahkûmiyetleri, hukuk eğitimi, ‘Ekim Devrimi’, işçi, köylü, kadınlar kısaca Çarlık döneminde ezilen tüm sosyal gruplar adına verdiği mücadele, yazdığı kitapları, başta Stalin, Troçki gibi dava arkadaşları, suikastlar, takipler, başarılar ve yenilgilerle dolu koca bir 52 yıl. Sovyetler Birliği’nin kurucusu, hâlâ (farkında olsun ya da olmasın) pek çok ülkenin temel kanunlarında silinmez izler taşıyor.
Novosibirsk, Obi Nehri üzerinde tren hattı için yapılan bir köprü ile doğan ve büyüyen bir şehir. İnşaatın gerektirdiği şantiye binaları, ilk binalar sayılıyor. Demiryolu trafiğe açılınca, civar köylüler ürünlerini trenle şehirlere ulaştırmak için, ormanlık alana yerleşmeye başlıyorlar. Moskova’dan, Pasifik kıyısındaki Vladivostok’a kadar uzanan Trans-Sibirya demiryolunda en büyük gar burda. Gar binaları, yeşil-beyaz renklerde ve lokomotif şeklinde yapılmış.
St. Nicolas Kilisesi, Alexander Nevsky Katedrali, Çar III. Alexandr anıtı, Obi Nehri üzerinde kurulu altı köprüden birisinden geçerken gördüğümüz kilit öbekleri, Maksim Gorki Sokağı, Karl Marx Bulvarı, Kruşçev binaları, oldukça eski olmalarına rağmen renkli boyanmış, dantel gibi işlenmiş pencere ve kapıları ile ahşap evler, heykellerle ve çiçeklerle donatılmış parklar. Şehrin bu genel görünüşü içinde sevgi ve hayranlık dolu gezimiz devam ediyor.
Birinci Dünya savaşında yitirdikleri insanların isimlerinin yazılı olduğu dev blok anıtlar ve ‘Kederli Anne’ sembolü ile bütünleşmiş anıt ve çevresi de tarihin karanlık ve soğuk yüzünü bizlere bir kez daha hatırlatıyor.
Temiz ve huzurlu sokaklar, yaya geçidinde ısrarla durup geçişimize fırsat tanıyan araç sürücüleri, bazen zaman tünelinde gelen elektrikli tramvaylar, eğitimli, kibar ve centilmen beyefendiler ve abartısız, uyumlu, bazen nostaljik görünümleri ile hanımlar. Yüzümüzde, tebessüm ve geziden duyulan mutluluğun izleri var.
Yerel rehberimiz Olga, bölgede bol miktarda bulunan Huş ağacı ve kabuklarından yapılan sanat eserlerinin sergilendiği ve hayranlık içinde gezdiğimiz bir kütük eve götürüyor bizleri.
Kolay şekil verilen huş ağacından; tablolar, biblolar, kutular, resimler, kuklalar, masklar, komik figürler, devasa totemler, heykeller. İnanılmaz emek ve yaratıcılık ürünü yüzlerce eseri hayret dolu bakışlarla ve keyifle geziyoruz. Akşam yeniden, Moskova’daki Bolşoy Tiyatrosu’ndan bile büyük olan Novosibirsk Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’na konuk olacağız. Bu defa sahnede Fransız besteci Georges Bizet’in 4 perdelik opera eseri ‘Carmen’ var. Böylesine muhteşem bir salonda, oyunun finali ile beraber sanatçılar, seyircileri selamlarken duyduğum mutluluğu unutmam mümkün değil. Bunun yanında şehir insanlarının ne denli şanslı olduklarını düşündüm biraz kıskanarak. Sanatla dolu bir milletin, hayatındaki enerjiyi hissetmek bizlere de iyi geldi. Ekmek gibi, su gibi.
Son iki günde…
Novosibirsk’de…
“Ay ışığı renginde kar,
Keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
Beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı?
Gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
Bir pencere, sarı sıcak…”
Yıldızlara, sevgi ile…
Metin ve fotoğraflar: Deniz Can / Kartalın Gölgesinde -2
05.07.2018