Ne Paris ne Venedik; en Romantik Rota: Tiroller

Ne Paris ne Venedik; en Romantik Rota: Tiroller

Güney Tirol (Almanca: ‘Südtirol’), İtalya’nın Trentino-Güney Tirol bölgesinde yer almaktadır. İtalyanlar Alto Adige (doğrudan Türkçesi ile ‘Yukarı Adige’de) derler. Nüfusun yüzde altmış dördü Avusturya Bavyeralısı veya Tirolyandır ana dil olarak Almanca, yüzde yirmibeşi ise anadili olarak İtalyanca konuşur.

O Şato Gerçekmiş!

Innsbruck’a doğru ilerlerken kayıtlara ‘Warner Bros Kalesi’ olarak geçen ve esas adı Neuschwanstein Kalesi olan masal şatosunda üç saatlik bir mola veriyoruz. Buradaki rehber bize Disney’e iham veren şatonun hikayesini anlatıyor.

Romantik Kral olarak da bilinen II. Ludwig, 19. yaşında tahta çıkmak zorunda kalmış ve Bavyera Kralı olmuş. O dönemlerde Wagner’den çok büyülenmiş ve epik Ortaçağ Almanya’sına takıntılı bir tutku geliştirmiş. Bu tutkunun yansıması olarak da, Neuschwanstein Şatosu ve iki tane daha şato yaptırmaya karar vermiş. Tek bitirebildiği ise bu meşhur Neuschwanstein Şatosu olmuş. II. Ludwig, yaptırdığı şatonun aksine hassas, hayalperest, utangaç ve yalnız bir kral olarak tanımlanıyor. Çok erken tahta çıktığı için çocukluğunu ve gençlik yıllarını doyasıya yaşayamamış. Şato, 17 sene sonra tamamlandığında, II.Ludwig içinde sadece 3 hafta geçirebilmiş. Psikolojik rahatsızlıklarından dolayı başka bir sarayda izole bir hayat sürmek zorunda bırakılmış ve kısa sure sonra da sarayın etrafındaki bir gölde ölü bulunmuş. Bu arada Neuschwanstein Şatosu o dönem devlete o kadar çok yük getirmiş ki, Ludwig’in ölümünden üç hafta sonra, borçlarının ödenmesi için turistlere ziyarete açılmış. Ben de -ne yalan söyleyeyim- gezi boyunca II. Ludwig için epey hüzünlendim.

Şatonun çevresine geldiğinizde, o internetteki muhteşem fotoğrafların çekildiği ‘Marienbrücke’ Köprüsü’ne yürümeniz gerekiyor. Çünkü Neuschwanstein Şatosu’nun yakınından, Neuschwanstein Şatosu’nu güzel fotoğraflamak neredeyse imkansız. Biz de öyle yapıyoruz. Tabelaları ve kalabalığı takip edip ‘Marienbrücke’ye ulaştığımızda ise karşımıza gerçekten nefes kesen bir manzara çıkıyor. İşte tüm bu yürüyüş, fotoğraf çekimleri ve manzaraya karşı yenecek apfel strudel için toplamda yaklaşık üç saat harcıyoruz.

Innsbruck’a Varış

Innsbruck, II. Dünya Savaşı’nın etkilerinin en ağır yaşandığı yerlerden biri. Şehirdeki Altın kaplamalı tak Triumphpforte, Innsbruck’un simgesi haline gelmiş ve gözünüze çarpacak kadar ihtişamlı bir yapı.

Kış mevsiminin şehri olan Innsbruck’ta her mevsim ayrı güzel görünen bu tak, 1765 senesinde Arşidük II. Leopold ve İspanyol prensesisin evlenmesi şerefine inşa edilmiş.

Şehirde yarım gün kolayca yürünerek her yeri zevkle keşfediyoruz. Yaldızlı bakır fayanslarla kaplı gotik yapı “Goldenes Dachl” (Altın Çatı), kuşkusuz bu gezinin en keyifli duraklarından. Burası, I. Maximilian’ın Bianca Maria Sforza ile olan evliliğini anmak için 1496 yılında inşa edilmiş ve mahkemenin aşağıdaki meydandaki sivil bayramları izlediği bir konut olarak tarihte hizmet vermiş. Günümüze kadar ulaşmayı başarmış eşsiz ve nadir bu güzelliği biz de Maximilian ve Maria Sforza’nın neye benzediklerini ve neler hissettiklerini hayal ederek inceliyoruz.

Kentin diğer bir sembol yapısı Annasaule ise Innsbruck için manevi değere sahip büyük bir dikilitaş…Buraya Bavyera istilasından kurtulmalarının anısına 1703 yılında bağışlanmış. Dört aziz heykeliyle çevrili sütun şehirde, aynı zamanda en işlek sokakların birinde yer alıyor.

Aynı bölgede yer alan ve işlemeleriyle Barok stilin en güzel örnekleri arasında sayılan Helblinghaus ise, mimari tarzıyla bu alanda bilgisi olmayanları bile kendine hayran bırakıyor. İlk olarak şehir evi olarak inşa edilen bina, 1732 yılında tamamlanmış.

Biz, bu güzel öğleden sonrası için yüksekliği 30 metreyi bulan Stadtturm’dan, Innsbruck caddelerinin hareketini ve ışıltılı sokaklarını izlemeyi tercih ediyoruz. Genelde az katlı evlerin bulunduğu şehirde, bu kule hayli dikkat çekiyor.

Siz Hiç Iglo Gördünüz mü?

İşte Innsbruck’ta o da var! Innsbruck merkezden teleferikle ulaşabileceğiniz bir İglo düşünün ki, dağların ortasında karların içinde sizin ziyaretinizi bekliyor.  Eğer kış zamanı geldiyseniz çok daha keyfini çıkartabileceğiniz bu igloda zaman zaman etkinlikler ve konserler de oluyormuş. Romantik turunuza eklenmesi gereken bu çok özel durağın linkini de şuraya bırakalım:  www. nordkette.com

‘Como’ OUT ‘Lanser’ IN!

Innsbruck’un çevresindeki göller gerçekten çok güzel. Öyle ki bir çoğu beklentimizin de üstünde çıktı diyebiliriz. İşte Lans Gölü (Lanser See) de bunlardan biri. Burası temizlenmiş ve plaj haline getirilmiş bir göl ve güneşli havalarda Avusturya halkı buraya yüzmeye geliyor. Gölde mevsim uygunsa yüzebilir, plajda gezebilir, fotoğraf çekebilir ve ya sadece kafede oturup manzaranın keyfini çıkartabilirsiniz. Buraya bizim gibi araçla; ya da aracınız yoksa otobüsle ulaşabilirsiniz. Daha çok zamanınız varsa diğer masalsı göl Natterer See’ye gitmeyi de ihmal etmeyin!

Innsbruck’un Güzeli: Markthalle Innsbruck

Siz de gezdiğiniz yerlerde bizim gibi pazar yerinde bir şeyler atıştırmayı ve lokallerin yediği şeyleri denemeyi seviyorsanız, bir nevi açık pazar yeri olan Markthalle’ye mutlaka gitmelisiniz. Hem çok ucuza doyabilir hem de değişik tatlar deneyebilirsiniz (Pazar günleri kapalı).Çikolata almak isterseniz de Maria-Theresien Strasse’de Kaufhaus var, içerisinde yüzlerce çeşit çikolata bulabilirsiniz. Fiyatları da turistik yerlere göre çok uygun. Aklınızda bulunsun!

Bolzano’ya Geçme Zamanı

Kuzey Avrupa’dan İtalya’ya karayoluyla geçmek isteyenler için en önemli yol Alpler’deki Brenner (Brennero) Geçidi. Deniz seviyesinden bin 300 metre yükseklikteki bu vadiyi ilk kez Romalılar yola dönüştürmüş. İyi ki de dönüştürmüş! Romalılar Avrupa’nın zengin kaynaklarına ulaşmak için en kısa yolun Bolzano ile İnnsbruck arasındaki vadi olduğunu görüp buraya bir ticaret yolu yapmış. Bu yol 1777’de Avusturya Kraliçesi Maria Teresa tarafından geliştirilmiş. 1959-63 yılları arasında ise Brenner Otobanı yapılarak bölge ticari hayatına büyük bir canlılık getirmiş. İnnsbruck şehrinin zarif görüntüsünü geride bırakıp tepelere doğru yol alırken hemen Brenner Geçidi ve İtalya tabelaları karşınıza çıkıyor.

Bolzano Alperlerin arasinda kalan bir şehir. Bolzano’nun tarihi bölgesine özel araçla girmek yasak. Bu nedenle şehirde tam bir bisiklet trafiği var. Şehir merkezine ulaşımın sadece otobüsle yapıldığını, özel araçların giremediğini anlayınca biz de başlıyoruz pedallamaya…

Şehir merkezi Isarco ve Talvera nehirleri arasına kurulmuş. İki teleferik sayesinde gezebileceğiniz karşılıklı yüksek dağları ve eşsiz doğası ile ünlü olan sehrin en güzel caddelerinden biri Via dei Portici olarak kabul edilir. Ama şehrin en ünlüsü hiç şüphesiz ‘Buz Adam Ötzi’dir!

Güney Tirol Alto Adige Arkeoloji Müzesi, Bolzano bölgesindeki dağlardaki buzulların altından 1991 yılında tesadüf eseri keşfedilerek çıkarılan ve 5300 yaşında çok çok iyi korunmuş bu mumya adam Ötzi’ye ev sahipliği yapmaktdır. 5 bin yıldan daha önce Alplerde ölümüne donan antik adamın hala ne kadar canlı göründüğüne sizin de tanık olmanızı mutlaka tavsiye ederim.

Bu gezi rotasında, Alpler’deki köylere gittiginizde Alman; şehir merkezinde ise ağırlıklı İtalyan mutfağı ile karşılaşacaksınız. En ünlü yöresel yemeklerden olan balık çorbasını tarihi restoranlardan birinde denemeniz tavsiye edilir. 1277’den beri ayakta kalan ‘Vogele’ gibi!

Metin ve fotoğraflar: Nilsu Emre