Oğlan: “Hadi tut elimi. Koşarak çıkalım.”
Kız: “Yaaa ben senin kadar hızlı koşamam ki…“
Oğlan: ”Koşarsınnn! Düşmeyiz hadi korkma cesur ol.”
Kız: “Tamam. Sıkı tut elimi.”
Ve koşarak merdivenleri çıkmaya başladılar. Oğlan çocuğu tabiatı gereği koşarak çıkmaya devam etti ve kızın elini bırakıverdi. Kız da ondan destek beklediğinden paldır küldür merdivenlerden yuvarlandı.
Yine düştüm.
Bile bile düştüm hem de.
Çok iyi biliyordum o merdivenden koşarak çıkarsam yine tepetaklak düşeceğimi.
Apansız ansız umarsız,
Saygısız değil ama ilgisiz,
Sevgisiz değil ama ürkek,
‘Bu ne’ dedirtecek kadar hızlı,
‘Bu mu’ dedirtecek kadar şüphe dolu,
Bir baktım muhteşem bir merdiven ya da ben öyle olduğunu düşündüm.
Sonra da koşarak çıkmaya başladım,
Durmadan, dinlenmeden, koşarak,
Sanki merdiven kaçacaktı…
Dururdu bir tanem dururdu,
Taştan bir merdiven nereye gidecek?
Sapasağlam dururdu.
Bir baksaydın anlasaydın nasıl bir merdiven anlamaya çalışsaydın.
Hemen koşmasaydın, adım adım çıksaydın belki de manzarasından hoşlanmayacak ve geri dönecektin.
Belki de tepesine kadar çıkacak ve hep oradan manzaranın keyfine varacaktın
Sen ne yaptın kuzucum?
Koşarak çıktın ve sendeledin ve düştün.
Olsun canım.
Öğren artık bu merdivenleri.
Önce bir bak uzaktan.
Nerde duruyor bu merdiven bir bak.
Nereye açılıyor sonu?
Nereden nereye çıkaracak seni?
Adım adım çık bundan sonra,
Ve bunu da aklında tut…
Her merdivenin basamakları, tarzı, bambaşkadır.
Bir ayrıdır…
Metin ve fotoğraf: Burcu Oylan / Beyaz Kanatlar
07.04.2009, İstanbul