Uçsuz bucaksız okyanusa kucak açan sahilleri, dört mevsim yağan yağmurla ormanlarından, tarlalarına, üzüm bağlarına kadar yeşilin her tonunu barındıran on bin nüfuslu sakin bir ülke burası. Farklı kültürlere ilgi duyanlar için keşfedilmeye değer pek çok özelliğe sahip Portekiz, sakin olduğu kadar geleneksel eğlence hayatıyla sizi şaşırtacak.
Futbolun, fadonun ve fiestanın vazgeçilmez olduğu bu şahsına münhasır ülkeyi kuzeyden güneye gezmeye başlayalım.
Braga
Roma İmparatorluğu dönemindeki adıyla Bracara Augusta olarak bilinen şehir, Lizbon ve Porto’dan sonra ülkenin üçüncü meşhur kentidir. Portekiz’in en muhafazakâr şehri olarak da bilinen Braga’da adeta her köşe başında kilise görmek mümkün. En önemli kilisesi ise 116 metre merdiven çıkılarak ulaşılabilen Bom Jesus Kilisesi’dir. Merdiveni tercih etmeyenler için asansör de bulunuyor. Pazar günleri dolup taşan kiliseyi, hafta içi bir gün akşam saatlerinde ziyaret ettiğinizde, gün batımında eşsiz Braga manzarasını da izleme fırsatı bulabilirsiniz.
Tarihi dokuya sahip mütevazı şehirde hayatın temposu akşam 8’den sonra yarıya iniyor. Sadece birkaç cafe ve pubı açık bulabilirsiniz. Şehir meydanındaki meşhur Viana Café ise gece geç saatlere kadar canlı müzik eşliğinde servis veriyor. Öğrenci şehri olarak da bilinen Braga’ya canlılık katan ise Minho Üniversitesi öğrencileri. Tabi festivalleri de unutamamak gerekir. Braga halkının Romalı kıyafetleri giyerek katıldığı Braga Romano günleri ve yazın gelişini temsil eden St. Joao gecesi Haziran ayının en önemli festivalleridir. Tüm Portekiz gibi bütün yıl yağmur yağan kışın fırtınanın eksik olmadığı Braga’yı yazın ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Portekiz burada doğdu: Guimaraes
Onuncu yüzyılın Ortaçağ yerleşkesi Guimaraes şimdilerde iyi korunan her daim ziyaretçi akınına uğrayan bir dünya mirası olma özelliğini taşıyor. Roman kültürünü günümüze taşıyan müzelerinin yanı sıra şehrin sokaklarında, binalarında 10. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar tarihin izlerini bulmak mümkün. Hatta Portekiz tarihçileri Portekiz kimliğinin ve Portekizcenin temellerinin Guimaraes’de atıldığını söylüyor.
Tarihi mekânların en dikkat çekici olanı kale 20. yüzyılda restore edilmiş, ziyarete açılmıştır. Şehrin merkezini çevreleyen ormanları ve dağları seyredebileceğiniz en güzel mekân burası. Bragança Dükü tarafından 15. yüzyılda inşa edilen saray Ortaçağ Avrupası hakkında önemli ipuçları sunuyor.
Sarayda coğrafi keşif haritalarını ve keşifler sonucu dünyanın çeşitli yerlerinden krallara hediye getirilen aksesuarları ve mobilyaları görebilirsiniz. Tarihi eserler birbirine çok yakın olduğu için turist ofisten haritayı edinip yürüyerek tüm önemli kiliseleri ve müzeleri gezebilirsiniz. Mola vermek için Santiago meydanında Gotik eserler arasında bir cafede oturup kremalı pasta (pasteis de nata) yiyip expresso içerek sohbet etmek oldukça keyifli. Vaktiniz kalırsa Penha Dağı eteklerinde piknik yapmanızı tavsiye ederim. Teleferikle 10 dakikada gidilebilen dağda camp ve golf alanları da bulunuyor. Guimaraes günübirlik gezilebilen, görülmesi gereken şirin bir yer ancak konaklamak isterseniz 4 yıldızlı otellerden, youth hostellere kadar çok seçenek bulabilirsiniz.
Sahil Kenti Aveiro
Aveiro bisikletle gezilir hem de bedava. Nasıl mı? Şehir merkezindeki meydanda bulunan bisiklet kiralama yerine pasaportunuzu ya da fotokopisini bırakmanız yeterli sabah 09.00’dan akşam 18.00’e kadar kullanabilirsiniz. Hem hızlı hem de rengârenk kocaman sandallarıyla Venedik’i andıran kanal manzarası eşliğinde keyifli bir tur yapacaksınız. Tabi aynı zamanda kalacak yer arıyorsanız bisiklet işinizi oldukça kolaylaştırıyor. Okyanusa kıyısı olan Aveiro’da çok sayıda kamp alanı bulunuyor. Alternatif tatil isteyenler için ideal ancak yaz ayları dışında giderseniz şiddetli rüzgâr ve yağmur eğlenceyi işkenceye çevirebilir.
Nostaljik Portekiz bina tarzını görebileceğiniz tren istasyonu ziyaret etmeniz gereken yerlerden biri. Aveiro Katedrali, müzesi ve seramik fabrikası da görülmeye değer tarihi mekânlardır. Klasik hayatı yansıttığı kadar modern yapıları da barındıran şehrin alışveriş mağazalarında her aradığınızı bulabilirisiniz. Zamanınız kalırsa Botanik Bahçesine uğramayı da unutmayın. Bu sakin beldede gerçekten dinlendiğinizi hissedeceksiniz.
O Porto
Portekizcede liman anlamına geliyor. Başkenti Lizbon’dan sonra ülkenin ikinci büyük şehri olmasının yanında endüstri ve eğitim alanındaki gelişmişliğiyle başkenti de gölgede bırakıyor.
Kuzey bölümün turist akınına uğrayan kentini dünyaya tanıtan ise Porto şarapları. Her köşe başında göreceğiniz şarap dükkânlarında yüzlerce marka ve tatta şarabı test edebilir, hatta üreticilerinden şaraba dair tüyoları alabilirsiniz. Dünyaca ünlü Calém Şarapları’nın üretildiği fabrikayı gezerken birbirinden lezzetli, farklı aromaya sahip üzüm sularını tatmak meraklılarına iyi gelecek. Fabrikadan çıktığınızda çakırkeyif olduysanız Douro Nehri’nde tekne gezintisi sizi kendinize getirebilir.
Okyanus kanallarının oluşturduğu eşsiz manzaraya Douro Vadisi’nin 18. yüzyıldan kalma binaları eklenince modern Porto’dan çıkıp kendinizi Barok Dönemin içinde bulacaksınız. Vadinin en dikkat çeken mimari yapısı Dom Luis Köprüsü. Paris’te bulunan Eiffel kulesinin mimarı Teófilo Seyrig’in 4 yılda inşa ettiği 1886 yılında tamamlanan D. Luis Köprüsü Douro Nehri’nin iki yakası bir araya getiriyor. Alt bölümünden araçların geçebildiği üst bölümünden de tren ile ulaşımın sağlandığı köprü mimarlık olduğu kadar şehre kattığı görüntüyle de estetik harikası.
Dünya mirası listesinde bulunan Porto’nun 15. yüzyıla uzanan Gotik, Barok ve Bizans döneminin izlerini taşıyan çok sayıda sanat eseri bulunuyor. Aliados Meydanı’ndaki eserler başta olmak üzere şehrin dört bir yanındaki katedral, saray, tarihi iş ve sanat merkezlerinde bu izleri görebilirsiniz. Tabi modern sanat müzeleri de yok değil. En ünlüsü Casa de Musica. Konserden, tiyatroya, operaya, sergiden deneysel sanat çalışmalarına kadar her alanda sanatseverlerin akın ettiği Casa de Musica da sesin daha iyi yayılmasını sağlayan altından duvarları olan bir konser salonu bile bulunuyor.
Modern alış – veriş de Porto’nun ziyaretçi çeken diğer bir özelliği. Devasa AVM’lerde dünya markalarının tamamını bulmak mümkün, alış – veriş çılgınlarına duyurulur. Dünyaca ünlü futbolcuların yetiştiği Portekiz’deki meşhur Ejder Stadı (Estádio do Dragão) Porto’da bulunuyor. Futbolseverlerin görmeden gidemeyeceği 50,476 kişilik stat 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası için inşaa edilmişti. Halen FC Porto tarafından kullanılıyor.
Şarap, müzik, alışverişle geçen bir günün ardından Porto’dan ayrılmak istemeyebilirsiniz… Konaklamak isteyen turistler için youth hostelden, lüks otellere kadar seçenek çok fazla. Üstelik kalacak yeriniz merkeze uzak dahi olsa metro ağı ulaşımı oldukça kolaylaştırıyor.
Kuzey bölümdeki diğer şehirlere oranla iş imkânlarının fazla, eğitim kalitesinin yüksek oluşu genç nüfusun da fazla olmasını sağlıyor, şehre hareketlilik katıyor. Porto Üniversiteleri özellikle değişim programı (Erasmus) öğrencileri ve Portekizce öğrenmek isteyenler tarafından çok tercih ediliyor.
Coimbra
Avrupa kültür başkentlerinden biri seçilen şehirdeki meşhur Coimbra Üniversitesi aynı zamanda Avrupa’nın üçüncü büyük üniversitesidir. Nehir manzaralı tarihi kampusu mutlaka gezmelisiniz. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, dik yokuşları olan şehir merkezi surlarla çevrilidir. Dolaşmaya başlamadan önce video ile şehrin tarihçesinin anlatıldığı turist ofise uğramanızı tavsiye ederim.
Portekiz’in merkez bölümünün Lizbon’dan sonra en popüler olan şehri Coimbra’dır. Ülkenin geleneksel müziği ‘Coimbra Fado’suna her akşam bar veya restoranlar ev sahipliği yapar. Müziğin sabaha kadar susmadığı caddelerde Fado ezgileri birbirine karışır. Hele birde festival zamanıysa içmeyi, eğlenmeyi seven halk sokaklara dökülür. Serenat yapan Tunalara (müzik grubu) her köşe başında rastlamak olasıdır.
Coimbra’da ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri de Portugal dos pequeninos. Bu geniş açık hava müzesinde Portekiz ve eski sömürgelerine ait minyatürler bulunuyor. Oyun parkını andıran küçük evlerin, kiliselerin hatta hayvanat bahçesinin olduğu müze özellikle çocukların ilgisini çekiyor. Portekizce konuşulan ülkelerin yaşam tarzlarına ait tarihi kıyafetlerin, aksesuarların olduğu bölümler ise turistlere ülkeyi tam anlamıyla tanıtan canlı bir belgesel sunuyor.
On ikinci yüzyıla ait pek çok manastır ve kilisenin bulunduğu tarihi bölgede en büyük kiliselerden biri de Sé Velha’dır. Katedralde Roma ve Bizans dönemine ait yazıtlar ve mezarlar bulunmaktadır. Uzun yıllar işgallere karşı korunan şehrin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri de Askeri Müze’dir. Ziyaretçiler müzenin üst katında antika silahların orijinallerini ve gözetlemek için kullanılan dürbünleri görebilirler.
Şehirden uzaklaşmak isterseniz, Coimbra’ya trenle yarım saat uzaklıktaki sahil kasabası Figueira de Foz Portekiz’in en güzel sahillerinden birine sahip. Eğer bu şirin kasabayı ziyaret ederseniz kendinizi okyanusun kıyısından alamayacaksınız. Gün batarken istiridye kabukları toplamak kime keyif vermez ki.
Coimbra çok turist alan bir şehir olduğu için özellikle festival zamanları kalabalık olabiliyor. Bu nedenle gitmeden kalacak yerinizi ayırmanızda fayda var.
Katolik Kültürün parçası: Fatima
Portekiz ‘in temsil eden üç F ‘nin aslında ‘Fado, Fiesta, Futbol’ değil, ‘Fado, Futbol, Fatima’ olduğu söylenir. 8 küçük kilise, gösterişli bir basilica, müze ve kitaplığın bulunduğu, her yıl dört milyonun üzerinde Hıristiyan hacının bir araya geldiği haç şeklindeki mabedin hikâyesi 1917 Mayıs’ına dayanıyor.
Rivayete göre, 10 Mayıs 1917 yılında Lucia, Francisco ve Jacinta adlı üç küçük çocuğa Meryem Ana görünüyor. Takip eden dört ayın 13 günü Meryem Ana çocuklara görünmeye devam ediyor. Hatta en son göründüğü zaman 70 bin kişinin bu buluşmaya şahitlik ettiği de ileri sürülüyor. Meryem Ana’nın üç çocuğa üç sır verdiği söylenir. Sırlardan ikisinin Vatikan’a ulaştırıldığı, hatta birinin de M. Ali Ağca’nın Papa II. Jean Paul’e yaptığı suikast ile ilgili olduğu biliniyor. Portekizliler tarafından kutsal sayılan mekân, suikastın ardından Papa’nın Katedrali ziyaret etmesiyle dünyaca ünlü hac mekânından biri olma şöhretine kavuşur.
Basilicanın karşısındaki büyük haçtan kilometrelerce yolu dizlerinin üzerinde sürünerek Meryem Ana Chapeline gelerek ayini dinleyen hacı adayları, chapelin yanında binlerce mumun yandığı bölümde ziyaretçilerle birlikte adak mumlarını yakıyorlar.
Çoğunlukla orta yaşlı Hıristiyanlara rastlayacağınız Fatima tam anlamıyla dini bir şehir. Binlerce çeşidine rastlayacağınız haç, Meryem Ana, Hz. İsa heykelleri, tabak çanak, kolye, yüzük gibi, aksesuarları bulabilirsiniz. Küçük ve sadece dini öğeler taşıyan şehir görülmeye değer ancak günübirlik geziler için uygun.
Fatima’nın merkezine sadece otobüsle gidebilirsiniz. Tren istasyonu Fatima yakınlarında bir köyde bulunuyor. Eğer burada indiyseniz kendinizi ortasından yolgeçen kocaman bir üzüm bağının içinde bulursunuz. Otostoptan başka çareniz olmaz neyse ki Portekizliler Fatima konusunda duygusaldır. Basilicayı görmeye gideceğinizi söylerseniz yolunu değiştirip sizi Fatima merkeze kadar bırakabilirler…
Başkent Lizbon
Kuzeyin mütevazı gelenekselliği Lizbon’a gelince yerini baş döndüren turizm cennetine bırakır. Ilık rüzgârı parlayan güneşiyle yağmurlardan eser yoktur Lizbon’da, eğer baharda ziyaret ederseniz. Avrupa’nın en uç noktasındaki şehirde günün her saatini eğlenceli yaşayacaksınız. Lizbon’un ritmini Baixa-chiado Semti’ndeki otelinizde kalarak yakalayabilirsiniz. Turistik cadde café – restorant ve tarihi mekânlara en yakın bölge burası. Baxia’daki tarihi Rossio Meydanı 18.yüzyıl bakanlık ve tiyatro binalarıyla çevrili metroyla kolaylıkla ulaşabileceğiniz görülmesi gereken yerlerden biri. Rua Agusta’da yürürken sokak ressamlarına hayran kalmamanız imkânsız. Sahil tarafındaki Pracado Comercio’nun ardındaki tarihi kapı Lizbon’un ihtişamlı zafer anıtı. Portekiz tarihinde önemi olan yerlerden biri de Belém Kulesi’dir. Kule 16.yüzyılda sefere çıkan denizcileri gözlemlemek için inşa edilmiştir. İçindeki müzede Portekiz’in denizcilik ve keşifler tarihine ilişkin birçok hatıra fotoğrafları ve hediyelik eşyalar bulunmaktadır. Kulenin üst katından sahil şeridini ve okyanus manzarasını izlemeye doyamayacaksınız.
1496 yılında inşa edilen Jeronimo Manastırı dünya mirası olma özelliği taşıyor. Catedral’den manastıra neredeyse tamamını ziyarete açık olduğu bu gösterişli binada Portekiz’in meşhur denizcilerinden Vasco de Gama’nın mezarı bulunuyor. Denizcileri temsil eden bir başka tarihi eser de sahildeki Keşif Anıtı. Anıtın çevresinde yere işlenen pusula ve dünya haritası turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Ayrıca dinlemek için çevredeki cafélerde oturduğunuzda Tejo Nehri’nin iki yakasını bağlayan Vasco de Gama Köprüsü’nü seyretmek sizi tanıdık yerlere götürebilir. Ayrıca Ermeni Gulbenkyan Müzesi’ni ziyaret ettiğinizde de çok sayıda Türk ve Orta Doğu kültürüne ait eserler bulacaksınız. Örnek vermek gerekirse, büyük salonun ortasında Bursa halısı ve İznik çinileri görürseniz şaşırmayın.
Alfama’da akşam…
Uğruna Fado besteleri yapılan bol yokuşlu tepeye ulaştığınızda gün batımında şehri tüm güzelliğiyle gözlerinizin önüne seren Alfama’yı görmeden dönmek olmaz. Dar sokakların, tarihi evlerin arasından tramvay turu yapmak da ayrı bir keyif. Lizbon’un her yeri de dinleyebileceğiniz fado, özellikle fado evlerinde çoğunlukla Alfama Semti’nde yapılıyor. Doyurucu bir bacalho (kurutulmuş balık) menüsüyle ya da aperatiflerle ama mutlaka şarap eşliğinde dinlemelisiniz. Gündüz kulağınızı tırmalayan Portekizce, akşam gitarla birleşen fadoyu dinlediğinizde kulağınızın pasını silecek. Sadece fado değil pop, jazz, rock yapan kaliteli mekânlarda da iyi vakit geçirmeniz mümkün. Özellikle Hard Rock Café turistlerin buluştuğu en popüler yerlerden biri.
Okyanusla bütünleşen şehrin en büyüleyici yerlerinden biri de Avrupa’nın en büyük akvaryumu Oceanarium’dur. 1998 yılında inşaa edilen bu dev akvaryumda milyonlarca okyanus canlısı bulunuyor. Camla kaplı koridorda yürürken köpek balığının üzerinize doğru geldiğini görmek oldukça heyecan verici, buzda kayıp suda yüzerken adeta akrobasi şov sergileyen penguenler çok sevimli ve tabi tropikal kuşların seslerini dinlemek de keyifli. Her şeyden önemlisi ziyaretçilerin bu doğal ortamı yaşayabilmeleri için çalışan ekibin gerçekten çok özverili olduğunu itiraf etmeliyim. Canlıları sadece beslemekle kalmıyor, soyu tükenmek üzere olan hayvanları özel laboratuarlar da inceleyip, üremelerini sağlıyorlar. Oceanarium’da akvaryum hayatının belgeselini izleyebileceğiniz sinema salonu, hediyelik eşya alabileceğiniz marketler de bulunuyor.
Portekiz mutfağı
Akdeniz ülkesi olarak bilinen ancak Akdeniz’e kıyısı olmayan Portekiz’in başkenti Avrupa’nın her mevsim turist akınına uğrayan tatil cennetlerinden biri. Bu nedenle her kültüre ait yemek, kıyafet ve market bulabilirsiniz. Ancak geleneksel Portekiz mutfağını mutlaka tatmalısınız. Çorba kültürü olan ülkede lahana çok seviliyor her çorbada lahana tadı alacaksınız. ‘Caldo Verde’ en meşhur ve lezzetli sebze çorbalarındandır. Ana yemeklerden tuzlanarak kurutulmuş balık (bacalhau ) en bilinen deniz ürünüdür. O kadar çok seviliyor ki her güne 1 çeşit pişirilebilsin diye 365 çeşit balcalhau tarifi hazırlamışlar. İçkilerden şarap, kırmızsı (vinho tinto) yeşili (vinho verde) tatlısı (dulce) ile hepsi birbirinden içilesi tatlılardan en lezzetlisi hafif tadıyla pasteis de nata.
Portekiz’in güneyi kuzeyine oranla daha turistik, farklı milletlerden insanlar yaşadığı için daha az muhafazakâr. Hatta güneyin İspanya sınırına yakın kesimin Arap kültüründen etkilendiği söylenebilir. Portekizliler genelde sıcakkanlı ve yardımsever. Okuma – yazma oranı düşük bir Avrupa şehri olduğu için Portekizceye en yakın dil olan İspanyolca konuşabiliyor ya da anlayabiliyorlar. Çoğunlukla geçler İngilizce konuşmayı, orta yaşlılarda Fransızcayı tercih ediyor.
Metin ve fotoğraflar: Bihter Nalbant
16.12.2010