Bloomberg New Energy Finance, WWF-Türkiye işbirliğiyle hazırlanan ‘Türkiye’nin Yenilenebilir Gücü’ raporu, yenilenebilir enerjiye yatırımı önceliklendirecek bir Türkiye’nin hem artan elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini, hem de bunu kömür odaklı mevcut politikalarla aynı maliyete başarabileceğini ortaya koyuyor.
‘Türkiye’nin Yenilenebilir Gücü Raporu’, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının önemli ölçüde artacağı bir seçeneğin var olduğunu gösteriyor. Araştırmaya göre, Türkiye’nin doğal gaz ithalatına olan bağımlılığını kömürle ikame etmeden azaltması ve ekonomik büyümesini destekleyebilecek elektrik ihtiyacını karşılaması mümkün. Üstelik böyle bir senaryoda elektrik üretimine bağlı emisyonlardaki artışı da durdurmak olası.
WWF-Türkiye için, European Climate Foundation desteğiyle, dünyaca ünlü araştırma firması Bloomberg New Energy Finance (BNEF) tarafından yapılan analiz, rüzgâr, güneş ve benzeri yenilenebilir kaynaklara dayalı kurulu gücün artırılmasına öncelik veren alternatif bir yaklaşımın kömür odaklı stratejiyle benzer rakamlara mal olacağını ortaya koyuyor. Böyle bir yaklaşım, fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılmasıyla birlikte Türkiye’nin doğasının korunması gibi faydalar da sunuyor.
Araştırmaya göre, 2030’a kadar Türkiye’nin artan ihtiyacını karşılayacak elektriğin üretimi için, taş kömürü ve yerel linyit öncelikli mevcut stratejinin maliyeti ile yenilenebilir enerji odaklı seçeneğin maliyeti hemen hemen eşit olacak: 400 milyar ABD Doları. Önümüzdeki on beş yıl içerisinde güneş ve rüzgârın seviyelendirilmiş enerji maliyetlerinde görülmesi beklenen düşüş bunu mümkün kılacak.
Bloomberg New Energy Finance’in danışma kurulu başkanı Michael Liebrich yaptığı açıklamada “Bu çalışma, 2030 yılına doğru Türkiye’nin izleyebileceği temiz enerji politikasının, kömüre hücum politikasıyla benzer rakamlara mal olacağını, yenilenebilir enerjiye dayalı bir politikanın aynı zamanda bir takım risklerin azaltılmasını sağlayacağını gösteriyor. İki seçeneğin toplam maliyetlerinin birbirine benzer olduğunu görüyoruz. Yenilenebilir enerji öncelikli seçenekte şebekelerin iyileştirmesi için ekstra maliyetler doğabilir; ancak fosil yakıt fiyatlarındaki dalgalanmaların etkisi azalacak, kömüre bağlı ekonomilerin karşı karşıya olduğu yüksek karbon emisyonları ve hava kirliliğinde azalma meydana gelecektir” dedi.
WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar ise, “Bloomberg New Energy Finance’le bu çalışmaya başlarken amacımız bir soruya yanıt aramaktı: 2030 yılına doğru Türkiye elektrik enerjisi üretiminde daha temiz bir kaynak dağılımı yakalayabilir mi? Böyle bir senaryonun maliyeti ne olur? Çalışmanın çıktıları, öngördüğümüz sonuçları teyit eder nitelikte. Oldukça ihtiyatlı varsayımlara dayanan bu analize göre bile, doğalgaz bağımlılığını kırmak için, ‘yenilenebilir öncelikli’ bir enerji politikasının maliyeti, kömüre dayalı politikadan daha yüksek değil. Çevresel faydalar ve dışsallıklar hesaba katıldığında, yenilenebilir enerjinin daha avantajlı olacağı ise aşikâr” dedi.
Bayar sözlerine şöyle devam etti: “Bilindiği gibi, Elektrik Piyasası Kanunu, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulmasını amaçlıyor. Ortaya koyduğu sonuçlarla, tam olarak bu hedefleri işaret eden bu çalışmanın, karar vericiler için faydalı bir başvuru kaynağı olmasını diliyoruz.”
‘Türkiye’nin Yenilenebilir Gücü Raporu’ çerçevesinde BNEF’in gerçekleştirdiği analiz, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının 2030’a kadar her yıl yüzde 5’ten fazla artış göstereceğini öngören resmi projeksiyonları detaylı bir şekilde inceliyor. Resmi planlara göre, doğal gazdan elektrik üretiminde kayda değer bir düşüş ile kömürden elektrik üretiminde ciddi bir artış görülmesi, elektrik sektöründen kaynaklanan emisyonların ise neredeyse iki katına yükselmesi bekleniyor.
BNEF tarafından yapılan analiz, Türkiye’nin bu politikasını, iki farklı olası senaryoyla karşılaştırıyor. Bu senaryoların her ikisi de Türkiye’nin gelecekteki elektrik ihtiyacının resmi tahminlerin altında kalacağını öngörüyor. Türkiye ekonomisinin, Batı Avrupa ekonomilerinin yolunu izlemesi, hizmet sektörünün payının artması ve enerji verimliliğinde gelişmeler yaşanması durumunda, 2030 yılında elektrik talebinin resmi tahminlerin % 25 aşağısında gerçekleşeceği öngörülüyor.
‘Mevcut Politikalar Senaryosu (MPS)’, güncel politikalar çerçevesinde geleceğin nasıl şekilleneceğine dair görüşleri ortaya koyuyor. Resmi planların aksine, 2023 için konulan 10 GW nükleer ve 20 GW rüzgâr enerjisi kurulu gücü hedeflerine ulaşmanın imkan dâhilinde olmayacağı belirtilirken, 2030 yılında fosil yakıtların toplam elektrik üretiminin yüzde 61’ini karşılayacağı öngörülüyor.
‘Yenilenebilir Enerji Senaryosu (YES)’ olarak adlandırılan senaryoda ise, yenilenebilir enerjinin 2013’te % 29 olan payının 2030’da yüzde 47’ye kadar çıkacağı; toplam elektrik üretiminde doğal gazın payının % 26, kömürün payının ise % 18’e düşeceği öngörülüyor. Bu senaryoda, emisyon artışının önümüzdeki bir kaç yıl devam etmesi, sonrasında ise sabitlenmesi bekleniyor.
Türkiye’nin önemli bir yol ayrımında olduğunu hatırlatan WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak da, “Ülkemizin sürekli artan enerji ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla temiz enerjiye yatırımı önceliklendirmemesi için hiçbir neden yok. WWF-Türkiye olarak, iklim değişikliğiyle mücadele ve enerji güvenliğinin sağlanması için benimsediğimiz en önemli hedeflerden biri ‘yenilenebilir enerji geleceğini’ hep beraber inşa etmek. Çalışmanın sonuçları, doğru yolda olduğumuzu bir kez daha ortaya koyuyor. Türkiye önce yenilenebilir enerji hedefini yükseltmeli ve 2030 yılında elektrik üretiminde en az % 50 hedefini benimsemeli.”
Raporun yazarlarından BNEF analisti Janis Hoberg, “Türkiye’de elektrik piyasası bir dönüm noktasında. Ülke, ya yüksek karbon yoğunluklu bir geleceğe hapsolacak, ya da yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye yönelik bir yol izleyip, başlangıçta yüksek ilk yatırım maliyetleriyle karşı karşıya olsa da orta ve uzun vadede yakıt harcamalarında kayda değer tasarruflar sağlayacak” dedi.
European Climate Foundation’ın Uluslararası Enerji Projesi Direktörü Matt Phillips ise “Bu çalışmayı desteklediğimiz için çok memnunuz. Çalışma, Türkiye’nin temiz elektriğe dayalı bir yol izlemesinin ulaşılabilir, uygun maliyetli ve oldukça cazip olduğunu ortaya koyuyor” dedi.