Anadolu’nun kırsal kesimlerinde, kimi kasabalarında konut mimarisi genel olarak birleşik nizam düzeninde inşa edilirdi. Bu birleşik nizam konutların bahçe duvarları arasında ‘Komşu Kapısı’ isimli kapılar bulunurdu. Evlerin bahçelerinde birbirlerine kilit vurulmadan açılan bu kapılar dayanışmanın, yardımlaşmanın ve güvenin simgesi konumunda idi.
Yaşam kültürünün sigortası konumunda, birbirine açılan bu kapılarda kilit olmazdı. Bu kilitsiz kapılar; cadde veya sokaklara açılan ana kapıdan girilmeden, ihtiyaçların güven olgusu içerisinde karşılamanın, hayatı mutlu ve anlamlı kılmanın geçitleri idiler.
Kilit ve kibir olmayan komşu kapıları bir yerleşim alanın en yaşamsal organıydı. Kapılar bahçelere, o bahçelerden başka kapılar başka bahçelere açılırdı. Bir ada içerisinde birbirine açılan bu kapılar toplumun huzuruna kan pompalayan damarlardı.
Oysa şimdi, birbirine komşu bahçe duvarlarında tel örgüler, ‘Dikkat Köpek Var’lı tabelalar bulunuyor. Birbirine komşu bahçe duvarlarında ‘Komşu Kapısı’na yer yok, iletişim, insanlık yok. Kentlerimizde yükselen kaldırım boyları gibi, bahçelerimizde boyu yükselen duvarlar medeniyetsizliğimizin ölçüsü konuma geldi. Sosyal yaşamın oluşmadığı yerleşimlerde korku, güvensizlik, iletişimsizlik ve ‘ben’lik olgusu yerleşti.
Tüm toplumun ahlak, şeref ve dayanışmadan bahsettiği şu günlerde artık o komşu kapısından geçip, komşusundan ihtiyacını karşılama devri çoktan bitti. Kendini var eden kültürden uzaklaşan insanımız yozlaştı. Dayanışmaya açılan tüm kapılar kapandı…
Şimdi kendimize ördüğümüz yüksek ve kalın duvarlar içerisinde korkak ve huzursuz oturup, dayatılan yaşamı seçerek yaşıyoruz. Yaşamak buysa yaşıyoruz. Eski evlerin, bahçelerin, kapıların bir ruhu vardı. Oysa şimdi ruhsuz, şekilsiz yapılarda ömür tüketiyoruz…
İsmail Şahinbaş