Sonunda her zaman yapmak istediğim bir şeyi gerçekleştirdim: Likya Yolu’nu yürümek. Zaman kısıtlığı nedeniyle 509 kilometrelik rotanın sadece Kelebekler Vadisi – Xantos arasını yürüdüysem de, Likya Yolu kanıma girdi, mutlaka en kısa zamanda yolun tamamını yürüyeceğim.
Likya Yolu, şimdiye kadar pek çok organizasyon ve medya tarafından dünyanın en iyi 10 yürüyüş rotasından biri olarak seçildi. Ancak ben Likya Yolu’nun eşi benzeri olmadığını düşünüyorum. Dünyanın başka hangi rotasında binlerce yıllık tarihi kalıntıları, turkuaz kumsalları, ilkbaharda coşmuş kır çiçeklerini, mızrak gibi denize inen dağları ve bozulmamış köyleri bir arada bulabiliriz?
Kendinize bir iyilik yapın ve bu rotayı en kısa zamanda yürüyün. Aşağıda fotoğrafları yüklediğim link ve size yardımcı olabilecek birkaç not var:
Likya Yolu fotoğrafları: http://picasaweb.google.com/ pisiklet
Kitap ve harita:
Biz Kate Clow’un The Lycian Way kitabı ve kitaptan çıkan haritayı kullandık. Elimizdeki kitabın ilk baskısıydı ve biraz eskiydi (yeni baskısı çıkmak üzere), haritanın ölçüsü yoktu. Kitap daha çok sağa dön sola sap gibi bilgilerden ibaretti. Ayrıca tüm Likya yolu şehirleri kalıntılarını çalıp çırpan İngiliz (yazarın memleketlisi) William Fellows’dan gayet ulvi şekilde bahsedilmişti! Yolun tamamını yürüyüp kendim yazasım geldi, bakarsınız yazarım. Piyasada Likya Yolu’yla ilgili başka bir kitap ‘Fethiye’den Antalya’ya Likya Yolu’ ancak onu okumadım.
Rota ve işaretlendirme:
İşaretlendirme beklediğimden daha iyiydi ama bazı yerlerde heyelan olmuş ve işaretleri sürüklemiş. Bizim önümüzdekiler üst üste koydukları taşlarla patikayı işaretlemişler. Yolun ikiye ayrıldığı ve yeniden birleştiği yerlerde özellikle dikkat edin, yanlış yola saparsanız yola çıktığınız noktaya varmanız işten değil!
Malzeme:
İyi bir sırt çantası, çadır, mevsimine göre uyku tulumu, mat, fener (kafa lambası) bileklikli trekking botları şart. İsteğe ve ihtiyaca göre ocak, su tabletleri vs taşınabilir.
Rotamız:
1. gün: Fethiye’den Kelebekler Vadisi’ne tekne. Kelebekler Vadisi’nde bir gece çadır. Kişi başı kahvaltı ve akşam yemeği dâhil 25 TL.
2. gün: Kelebekler Vadisi’nden Faralya’ya çıkış (NOT: Bu zorlu ve tehlikeli bir çıkış, özellikle de sırt çantanız varsa. Bu rotayı çıkarken ölenler oldu, tecrübesi olmayanlara, yükseklik korkusu olanlara göre değil). Faralya’da Türk misafirperverliğinin yüz karası George’s House bekçisinden ağacından kopardığımız iki malta eriği yüzünden azar işitme, Mamas’da muhteşem ev yemeği. Akşam Kabak Koyu’na geç varınca sahile uyku tulumunu serip uyuduk ama sabah fark ettik ki yasakmış.
3. gün: Kabak Koyu’nda Tevfik’in Yeri’nde kamp kurduk. Tevfik Abi, harika bir deniz ürünleri aşçısı, aynı zamanda gönlü bol, harika bir insan. Adam başı 20 TL’ye krallara layık bir sabah kahvaltısı, kalamarlı balıklı akşam yemeği ve kamp yeri. Bundan iyisi Şam’da kayısı.
4. gün: Kabak Koyu’ndan çıkış zorluydu, tabalarımız şişti valla! Yolda Nur ve Bahadır adlı bir çifte rastladık, onlar da bizim gibi işten istifa, her şeyi sat ve dünyayı dolaşmaya çık. Tek fark, onlar bu işi tekneyle yapıyorlar. Yola beraber devam ettik. Alınca’da yiyecek hiçbir şey bulamayınca Boğaziçi’ne kadar yürümek zorunda kaldık. Boğaziçi’nde bir köylüyle pazarlık edip yine kahvaltı ve akşam yemeğine adam başı 20 TL’ye anlaştık. Ev ve tuvalet çok pisti, ben gece dayanamayıp balkonda uyumak zorunda kaldım.
5. gün: Sidyma kalıntıları bu mevsimde kır çiçekleri içindeydi, muhteşemdi. Dodurga imamı Özcan Yücel bize çay ikram etti, bu kadar aydınlık bir köy imamıyla tanışmaktan gurur duydum. Özcan Bey, Likya yolcularına kalacak yer ve yiyecek ayarlıyor, bu aydınlık insanı ve girişimlerini destekleyin. Telefonu (0535) 608 94 19, begin_of_the_skype_highlighting (0535) 608 94 19end_of_the_skype_highlighting. Bel’de yanlışlıkla Likya patikasından çıkıp orman yoluna girmişiz ama harikaydı gerçekten. Akşam incir ağacının altına çadır kurduk ve ateş yaktık. Bryan’ın doğum günü hediyesi bir bardak kahve oldu.
6. gün: Karadere’den Leton’a geçtik, giriş 8 TL idi ama müze kartlarımızı kullanarak bedava girdik. Antik tiyatroda güneş batarken bira içtik ve hemen Karadere çıkışında, Eşen Çayı’nın yanında kamp attık.
7. gün: Kolay ama araba yolu kenarından bir yürüyüşle Likya’nın başkenti Xantos’a vardık ve bütün gün bu antik kenti gezdik. Gece Xantos civarında kamp attıktan sonra otobüse binip arkamıza baka baka İstanbul’a döndük.
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş