Samanlı Dağları, Antik Çağ’da Bithynia ile Mysia’nın sınırını oluşturuyordu. Kartepe’nin doruğundan kuzeye bakınca başka bir uygarlık, güneye bakınca başka bir uygarlık görülebilirdi. Bir başka deyişle zamanı geri alabilseydik eğer Kartepe’nin doruğuna düşen bir damla yağmur suyunun bir milimetre güneye düşmesinde bile başka bir uygarlığın ırmaklarını beslediğine şahit olabilirdik. Tüm bunları düşünürken bir an evvel uygarlıkların izlerini görmek için sisin dinmesini bekliyordum. Ben sislerin üzerinde, Sapanca Gölü ve İzmit Körfezi sislerin altında kalmıştı. Samanlı Dağları’nın Antik Çağda ki ismi Arganthonios idi. Tüm dağ silsilesi bu isimle adlandırıldığına göre Kartepe’yi de bu isimle anmak doğru olabilir.
Strabon’un yazdıklarına göre; Samanlı Dağları, eski yunan mitolojisindeki Hylas efsanesinin geçtiği yer olarak bilinir. Argonautlar seferine katılan Hylas, efsaneye göre, Herakles’in en sevdiği arkadaşlardan biridir. Gemlik Körfezi açıklarında Herakles’in küreği kırılır. Yeni bir kürek yapmak için ağaç bakmaya Samanlı Dağları’nın gür ormanlarına girer. Hylas da su bulmak için karaya çıkar. Ancak ormanda kaybolur. Bir söylentiye göre Nymphaler bu güzel delikanlıya âşık olmuşlar ve onu kaçırmışlar. Buna inanmayan Herakles, Mysialılara, Hylas’ı bulmalarını emreder. Ancak bütün çabaları zamanla bölgede Hylas’ı arama festivaline dönüşür. Bu törenler sırasında halk dağlara çıkar ve Hylas’ı çağırır.
Kartepe, bitki ve hayvan çeşitliği açısından zengin bir coğrafyaya sahiptir. Sonbaharın bu kadar renkli olmasının sebebi yoğun ağaç sayısı ve tür çeşitliliği olarak açıklanabilir. İğne yapraklı ve geniş yapraklı ağaçların birlikteliği mavi gökyüzü, beyaz bulutlar, yeşil iğne yapraklılar ve sarı-kırmızı-turuncu-kahve renkli yapraklarla bir şenlik oluşturur. Sonbaharın renklendirdiği bu coğrafya inişli-çıkışlı vadileri ve engin orman dokusu ile ruhuma zenginlik kattı.