İZMİT KÜLTÜR ROTASI

İzmit Belediyesi Kültür Müdürlüğü olarak Roma İmparatorluğu’na 46 yıl başkentlik yapmış kadim Nikomedia’nın, sonrasında Bizans ve günümüze geçişi sağlayan Osmanlı İmparatorluğu’nun bu kentte bıraktığı kültürel mirası ortaya çıkararak; içinde bulunduğumuz Cumhuriyet döneminde İzmit’in zenginliğini tüm dünyaya duyurmak için çalışmalar yürütmekteyiz. Bu çalışmalar kapsamında İzmit’in iç kale ve çevresini oluşturan bölgede kültür rotaları düzenleyerek kentin turizm potansiyelini ortaya çıkarıyoruz.

Orhan Cami

İzmit’in iç kale sınırları içerisindeyiz. Şehre en hâkim noktadan tüm yaşanmışlıklarıyla tarihi Orhan Camii karşılıyor bizi. 14. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenen camii, Osmanlı Sultanı Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa tarafından buraya fethin sembolü olarak yaptırılmış. Rivayete göre burada caminin temelleri altında eski bir Bizans kilisesi olduğu söylenir. Masif duvarları ve soğan kubbeli minaresiyle bize hoş geldin diyen Orhan Camii, harika manzarasıyla bizleri içeriye davet ediyor. Avlusunda ise tarihe tanıklık eden Ulu Çınar, yıllara yorgun düşen bedeniyle İzmit Körfez’inin eşsiz manzarasının seyrinde bizlere eşlik ediyor. İzmit’in 18. yüzyıl gravürlerinde dahi karşımıza çıkan bu kadim çınar ağacı en az 300 yıldır burada yaşamaya devam ediyor.

Kara Burç

Camiyi sırtımıza verip yokuş aşağı indiğimizde eğimli bir alana doğru yaklaşıyoruz, günümüzde Kara Burç olarak adlandırılan alanın üst kısmındayız. Son yıllarda yapılan yüzey araştırmaları buranın Nikomedia’nın Antik tiyatro alanı olduğunu bizlere söylüyor. Nikomedia’nın korunaklı iç kale sur duvarları kalıntıları arasında İzmit’in eski sokakları bizi Akçakoca Meydanı’na doğru götürüyor.

Akçakoca Meydanı

Dar sokaklar arasında ilerlerken hemen kafamızı sol tarafa çevirdiğimizde eski bir çeşmenin duvar yüzeyinde yer aldığını görüyoruz. Kitabesi günümüze ulaşamayan bu çeşme halk arasında Çakmaklı Çeşme ve Cami Altı Çeşmesi olarak adlandırılıyor. Kitabesi olmasa dahi ayna taşındaki süsleme detaylarından bu çeşmeyi 18. yüzyılın sonlarına tarihlemek mümkün. Batılılaşma döneminin Osmanlı’ya yansıyan sanat anlayışının burada da somut bir şekilde karşımıza çıktığını görüyoruz. Selvi ağaçları ve vazodan çıkan çiçek motifleriyle adeta bir rokoko süsleme tarzı yer alıyor bu masum çeşmede.

Süleyman Paşa Hamamı

Yolumuza devam ediyoruz; işte İzmit Körfezi’nden yansıyan ışıkları ve Süleyman Paşa Hamamı’nın fil gözleriyle parıldayan çatısı. Türk İslam şehirlerinin vazgeçilmez üslubu olarak kentin cami ve hamam ikilisi burada da bizi karşılıyor. 14. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenen bu hamam yaklaşık 700 yıldır ayakta kalmayı başaran esasında çifte hamam olarak kullanılmış bir yapı. Günümüzde yapılan yenileme müdahaleleriyle aslına uygun bir şekilde belli bölümleri kurtarılmış ve Körfez manzarasına bakan kısmı ise camekân tasarımla kapatılarak güzel bir kafeteryaya dönüştürülmüştür.

Akçakoca (Dere) Camii ve Akçakoca

Hamamın hemen yanında ise Akçakoca (Dere) Camii yer alıyor. Vaktiyle buradan bir dere geçtiği için camii zaman zaman Dere Camii olarak da söylenegelmiş. Peki, kimdir bu Akçakoca? Kendisi Orhan Gazi’nin en güvendiği askerlerinden biri olan ve günümüzde Kocaeli olarak adlandırılan bu bölgenin fethine nail olan kişi. Yerel tarih çalışmaları da bize göstermektedir ki şehir onun isminden dolayı Akcakoca ili olan Kocaeli şeklinde süregelmiştir. Kendi adına yaptırılmış olan bu camii özgün dokusunu koruyamamış olsa da İzmit’in ilk camilerinden olma özelliğiyle bu şehrin değerleri arasında.

Antik dönemin izinde yolculuk sürüyor

Meydandan aşağıya doğru dar sokaklardan geçerken duvar yüzeylerinde devşirme malzemelerle antik dönemin izlerini görmek mümkün. Tarihi kentin bu tarihi sokakları geçmiş ve günümüzü adeta kompozisyon halinde bize sunmakta.

Selim Sırrı Paşa Konağı

Dönemin mutasarrıfı Selim Sırrı Paşa kendi adıyla da buraya bir konak yaptırmış. Selim Sırrı Paşa Konağı olarak isimlendirdiğimiz bu yapı 1892 yılında bizzat Mutasarrıf Selim Sırrı Paşa tarafından planı çizilerek yaptırılmıştır. İçerisindeki kalem işi süslemeleri İstanbul’dan getirtilen ressamlarca adeta saray üslubunda yapılmış. Duvar yüzeylerinde ise hala orijinal olarak o dönemden kalma logosuyla beraber Marsilya tuğlalarını görebiliyoruz. Konağın en üst katında ise ‘Cihannüma’ olarak isimlendirilen bir seyir terası bulunmakta. Bu kattan İzmit’i 360 derece panoramik olarak izlemek mümkün. Tabii konağın karşısında ise tıpkı kendisi gibi ayrı bir güzelliğe sahip olan Pembe Köşk yer alıyor. Pembe Köşk de Selim Sırrı Paşa’nın çalışanlarının konakladığı bir müştemilat. Bu müştemilatın karşısında ise sokakta merkez noktayı oluşturan bir camii yer almakta.

Tarihi Yumurtacı Camii

Tarihi Yumurtacı Camii 1631 yılında buraya küçük bir mahalle mescidi olarak yaptırılmış. Yaptıran kişiler ismiyle de anlaşılacağı üzere yumurtacılıkla geçimini sağlayan bir aile. Camiinin hemen güney cephesinde ise adeta Osmanlı mezar taşı müzesi olacak şekilde bir hazire alanı bulunuyor. Bu hazirede 17. ve 18. yüzyıla tarihli zamanında mescit de görev yapan müezzin ve imamlara ait mezar taşları yer almakta.

Yeşil Konak

Tabii tarihi alan bunlarla sınırlı kalmamış hemen camiinin karşısında görkemli Yeşil Konak yer alıyor. 1927 yılında inşa edilmiş bu konak Akköseoğulları soy ismiyle bir aileye aitmiş. Günümüzde ise Atatürk ve Milli Mücadele Anı evi ismiyle ziyarete açık bir müze işlevine sahiptir. İçerisinde İzmit’in kadim tarihi ve milli mücadele yıllarında İzmit’in rolü aktarılmakta. Atatürk’ün aziz hatırasını da burada deneyimleyerek duygu dolu anlar yaşayarak konağı terk ediyorsunuz.

Kapanca Sokak

Bu bölgenin en önemli değerlerinden biri ise Tarihi Kapanca Sokak. 19. yüzyıl sivil mimarlık örneklerinin ve dönemine uygun orijinal dokusuyla Arnavut kaldırımlarının yer aldığı İzmit’in en eski sokağı. Yokuş aşağı inerken sağlı sollu ahşap dokusuyla tek yapı ölçeğinde özgün mimarlık örneklerini gördüğümüz eski İzmit evleri bizi adeta 1800’lü yılların İzmit’ine götürüyor.

Sokağın girişinde eski bir sarnıç hemen ilerisinde ise 18. yüzyıla tarihli Zeliha Hanım Çeşmesi yer almakta. Bu sarnıç mahallenin su ihtiyacından ziyade olası bir yangın durumunda bölgedeki ahşap evlere erken müdahale etmek için söndürme faaliyetinde kullanılırmış.

Su ihtiyacı ise zarif yapısıyla Zeliha Hanım Çeşmesi’nden karşılanmaktaymış. Tıpkı Çakmaklı Çeşme’de olduğu gibi bu çeşmede de aynı üslubu görmek mümkün. Uzun ömrü simgeleyen servi ağacı motifleri adeta bu sudan içenin ömrü de uzun olsun diye çeşme lülesinin her iki yanına yerleştirilmiş.

Arnavut kaldırımları üzerinde ilerlerken bizi sokağın sonunda küt mimarisiyle bir taş yapı karşılıyor. Burası vaktiyle 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiş Ermeni Kilisesi’ymiş. Cumhuriyet sonrasında bölgede Ermeni nüfus kalmayınca okula dönüştürülmüş ve İstiklal İlkokulu olarak uzun yıllar İzmit’in eğitim öğretimine hizmet etmiş. Günümüzde ise yine eğitim hizmetine devam den yapı Halk Eğitim kurs merkezi olarak kullanılmakta.

Saray Meydanı

Kadim Kapanca Sokağı’nı gerimizde bıraktığımızda kendimizi Saray Meydanı’nda buluyoruz. Günümüzde ‘Kültür Tepesi’ olarak isimlendirilen bu alan vaktiyle İzmit’in en gözde mekânıymış.

Kasr-ı Hümayun

Batılılaşma döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul dışında inşa ettirdiği tek saray yapısı olan Kasr-ı Hümayun binası bu alanda yer almakta. Esasında bir av köşkü olan bu yapı dönemin padişahi Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1876 yıllarında buraya inşa edilmiş. Adeta Dolmabahçe Sarayı’nın bir küçük modeli olan bu yapı içerisindeki süslemeleriyle de saray ihtişamını bizlere sunuyor.

Cumhuriyet tarihi için de önemli olan bu yapı Atatürk’ü misafir etmesiyle İzmit’e ayrı bir değer katıyor. Atatürk’ün 16 Ocak 1923 tarihinde hayatının ilk basın toplantısını burada yapmasıyla bir devir başlamış oluyor. Çünkü Gazi, Cumhuriyet’i ilan edeceğini Cumhuriyet’in ilanından tam 9 ay önce ilk kez burada söylemiştir. Günümüzde Saray Müzesi olarak hizmet veren yapı ziyarete açık bir şekilde meraklılarını ağırlamaya devam etmekte.

İzmit Saat Kulesi

Kasr-ı Hümayun’un karşısında ise yine aynı ihtişamıyla benzer mimari üsluba sahip müştemilatı da bölgenin seyir zevkini arttırıyor. Son olarak ise İzmit’in simgesi tarihi Saat Kulesi’ni görüyoruz. İzmit Körfez’inin hemen karşısında, tüm heybetiyle ihtişamını koruyan saat kulesi her İzmitlinin hafızasında ayrı bir yere sahip. 1902 yılına tarihlenen bu saat kulesi, 34. Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümü şerefine buraya dikilmiş. ‘Bieinci Ulusal Mimarlık Üslubuna’ uygun bir şekilde neoklasik Osmanlı mimarisi tarzında bir yapı olan İzmit Saat Kulesi, hala o tarihten beri orijinal kadranıyla çalışmaya devam etmesi bakımından ayrı bir değere sahiptir.

Metin: Gürkan Yıldızhan (Sanat Tarihçisi), fotoğraflar: İsmail Şahinbaş

 

SIRTÇANTAM 47. SAYI (MAYIS 2023)