Şoför, “Benzin zammı hemen geldi, taksimetre hâlâ aynı” diye yanıtladı beni. Sonra ekledi, “Meclistekiler bizi hiç düşünmez hoca. Yaparlar zammı, demezler bu millet nereden bulup verecek. Alırlar maaşlarını. Hiç masrafları yoktur. Çalışmazlar, meclise gitmezler. Ben çalışırım, vergi alırlar. Akşama çocuklara ekmek alamam…”
Bir yandan şoförün ağır şivesi, diğer yandan acele konuşması onu anlamamı zorlaştırıyordu. Ama ne demek istediğini de anlıyordum.
“Sizin milletvekili” dedim, “Hani şu kaçakçılıktan suçüstü yapılan. Adamlar hem çalışmıyorlar millet için, hem de işleri kaçakçılık.”
“O adam mecliste yalnız değildir. Vardır ortakları.” diye karşılık verdi şoför.
“Sizin seçtiğiniz milletvekili değil mi?”
“O ağadır hoca, aşiret seçer. Şimdi atarlar meclisten, bir dahaki seçimde yine gelir oturur. Bu iş böyledir.”
“Sen kime veriyorsun oyunu?” diye sordum merakla.
“Vallah hocam!” dedi, “Ben hiç dincilere oy vermedim, ama bunların yüzünden ben de onlara verecem oyumu.”
“İyi ama!” dedim, “Adam bir zamanlar zaten dinci partinin milletvekiliydi. Parti neyi değiştiriyor?”
“Hocam!” dedi “Aslında hepsi aynı. Oyunu kime vereceksin? Millet şaşırdı. Seçtiğimiz milletvekillerinin hiçbiri memleketine hizmet etmiyor ki.”
Sohbetin karamsarlığına hava da uydu ve çise sertleşip yağmura çevirdi. Bu arada taksimetre çalışmaya devam ediyordu.
“Taksi senin mi?” diye sordum.
“He, benim” dedi.
“İyi” dedim, “Her şeye karşın kendi işini yapıyorsun, karışanın görüşenin yok.”
“Bırakacam hoca.” dedi “Memur imtihanı var. Bize söz verdiler alacaklar.”
“Torpil mi buldun?”
“Yok, hoca, ben istihbarattandım, şimdi bize ihtiyaç kalmadı. Birkaç arkadaş işsiziz. Şimdi memur alacaklar, bize söz verdiler.”
“Senin işin var ya?”
“Hoca memur maaşı neye yeter? Bu işi yapmaya devam edecez.”
“Peki, niye memur olmak istiyorsun, maaşı azsa?”
“Hoca devlet kapısıdır, garantidir”.
Artık, Ee demin meclistekilere atıp tutarken devlete güvenin yoktu? diye sormadım.
Üniversite misafirhanesine geldiğimizde taksimetre yüklüce bir para yazmıştı. “İyi kazandın, bu akşam çocuklara ekmek alabilirsin” dedim.
“Sağol hoca.” dedi. Yağmur hızlanmıştı.