
Başkent Lima’dan ayrılıp, zirveleri bulutlarda saklı And Dağları’nın üzerinden 1,5 saat uçarak Machu Picchu’ya ev sahipliği yapan İnkalıların antik başkenti Cusco’ya vardım. Lamalar, yüksek yaylaların kenti Cusco da özgürce dolaşıyordu. Güney Amerika kıtasının yüksek yaylalarında yaşayan ve İnka kültüründe çok önemli yeri olan lama tüyleri, İnkalı çalışkan güneş kadınların nasırlı ellerinde Şamanist simgelere dönüşüyordu.
İnka kökenli Peru ve Bolivya ülkelerinin ulusal bayraklarında da bir İnka özgürlük simgesi olarak yerini alır lamalar. Geleneklerine bağlı İnkalılar eşsiz kültür miraslarına sahip çıkarak, kaynağını doğadan alan yaratıcı Pagan izlerini sürüyor el sanatlarında. Lama tüyleri, elleri boş durmayan her bir İnkalı kadının dokumalarını ve günlük giysilerini süslüyor.
İnka dili, Quechua dilinde Cusco, ‘göbek bağı’ anlamına gelmektedir. Çünkü İnkaların yaptıkları her yol, Cusco’ya çıkmaktadır. 3400 m yükseklikteki Cusco şehri, dünyanın yeni yedi harikasından biri seçilen bu yerde güçlükle konuştum, oksijen yetersizliği ve And Dağları’nın o görkemli sunumu karşısında.
Gerçek adı ‘Tawanti Suyu’ olan İnka İmparatorluğu’nun dünyanın ilk komünist devleti olduğu düşünülürdü. Fakat son bulgular, İnka adı verilen hükümdarıyla soylu bir sınıf tarafından yönetildiğini gösteriyor. Toprak tanrıçası Pachamama ve Güneş Tanrısı İnti’dir. İnkalıların hükümdarı da ‘Güneşin Torunu’nu temsil eder.
İnka dilinde ‘yaşlı dağ’ anlamına gelen Machu Picchu, elli yılda 300’e yakın isçinin inşa ettiği kentte İnkalıların görkemli yasamı sadece 100 yıl sürebilmiş. Sonra 500 yıl yalnızlığa terk edilmiş. Kayıp kentin, niçin yapıldığına dair nice efsaneler var.
Machu Picchu, Urubamba Vadisi’nin yamaçlarında, 2430 m yüksekliğindeki bir tepenin tam sırtında bulunuyor. 1450 yılında inşasına kral Pachacuti zamanında başlanan kent, 1493’te tamamlanmış. Anlatılanlara göre İspanyol işgali sonucu şehirlerini peş peşe kaybeden İnka liderleri, 1536 yılında etraflarındaki az sayıda insanla birlikte bu gizemli kente yerleşir ve ülkeyi 30 yıl daha buradan idare ederler. İnkalar, kaleleri 16. yüzyılda işgalci İspanyollardan korunmak amacıyla kullanırlar. Saklı kent adıyla da bilinen Machu Picchu, İnkalar tarafından işgale direnmenin bir sembolü olarak da kabul edilir.
Rivayete göre; Güneş Tanrısı İnti’ye daha yakın olabilmek için ya da tanrılar ve seçkin insanlar için bu şehir inşa edilmiş. İşgalci İspanyollar, bir efsane olarak duydukları bu büyülü şehri bulmak için çok uğraşmışlar ama başarılı olamamışlar.
Yıllar, yüzyıllar birbirini kovalarken, And Dağları’nın zirvelerinde yavaş ama sabırla gelişen orman tarafından antik kentin üstü sessizce örtülür. İnsanlık tarihinin gizemli medeniyetlerinden biri olan İnkaların en görkemli şehrinin bu sessiz bekleyişi yüzyıllar süren derin bir uykuya dalar. Ta ki 1911 yılında bölgeye gelen Amerikalı tarihçi Profesör Hiram Bingham’a kadar.
Profesör Bingham, İnkaların İspanyollara karşı son savaşlarını verdikleri Vilcabamba Kenti’ni ararken Machu Picchu’yu tesadüfen bulur. Hem de 9 yaşındaki küçü 〠浣〠瑰㸢ﱂﱴﱧ潤慬琿洿欠棢攠政汫ⱥ欠棢㬲 6 tContentID
tCategoryID
ClassID 㿿 Priority
Header 㿿 Spot 㿿 SpotImage 㿿 SpotFlash 㿿 SpotVideo 㿿 SpotMusic 㿿 Content 㿿 MemberOnly
Labels 㿿 PostFile 㿿 PostTarget
㿿 CreateDate
] CreateUser
EditDate ] EditUser
StartDatcük bir çocuğun yardımıyla. Kutsal kent Machu Picchu için öne sürülen en önemli teorilerden biride, buranın ‘Güneşin Bakireleri’ için inşa edildiğidir. Güneş Tanrısı’nın hizmetine seçilen bu güzel kızların bakireliklerinin bozulmaması için çok sıkı korunan bir yerde hep beraber yaşarlardı. Bu kızlar, kurban törenleri sırasında mayalanmış mısır içkisi Chicha’yı hazırlar ve kumaş dokurlardı. Bunlar yeni bir imparatorun başa geçmesi, İnka’da salgın bir hastalığın olması, deprem gibi önemli olaylarda tanrılara kurban edilirdi. Sadece kızlar değil çocuklar ve savaş esirleri de bozulan evrensel düzenin yeniden kurulması için kurban edilirlerdi.

Zorlu yolu seçerek, 16 kişilik grubumla dört gün boyunca geceleri şalelerin ve Peru bayrağına simge olmuş ‘And’ kartallarının vahşi çığlıklarını dinleyerek kamp yaptık. Her sabah koka çayıyla uyandık, yağmur ormanlarının içinden, şelalelerin altından, bulutların üstünden “Inca Trail’i ( İnka Yolu) takip ettik. Asınmış binlerce İnka merdivenlerini indik, cıktık. Ve dördüncü günün sabahında yine güneşten önce uyandık. Yörüğün üzerine güneş uyanır mı? Güneş kapısından geçerek (Sungate), Machu Picchu’ya vardık.
O taşlar ve taş ustaları kulağıma, uyanan İnka ruhunun efsane masallarını anlattı, gökkuşağı bizi dinledi. Ben de onlara, Akdenizli göçerler ve gökçadırlıların Anadolu söylencelerini anlattım. Ve o güzel insanlar, anka kuşu ve And kartallarının sırtında gökyüzüne beraber uçtular.
El Peru… Sonsuzun bahar ülkesi. En güzel dostlukları, en derin tarihi, en renkli insanları burada gördüm. Sizde alın sırt çantanızı, en renkli ve gizemli hayallerinizi içine koyun, gidin görün. Yaşayan İnka ruhunu And Dağları’nın zirvelerinde sizde yaşayın!