Hastaların, tedavilerinde kullandıkları ilaçlar ve tıbbi malzemelerle ilgili olarak helal-haram ilişkisi açısından tam bilgilendirilmediği ifade edilerek Diyanet İşleri Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı ve gıda takviyelerine ruhsat veren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı göreve davet edildi.
Hasta Hakları Aktivistleri Derneği, Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği, Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği (Gimdes), Sade Hayat Derneği ve Aşı Yaptırmaya Mecbur Değilim örgütlenmesi bir araya gelerek ‘Helal ve temiz ilaç evrensel hakkımızdır’ başlıklı bir açıklama yaptılar:
Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde Kalp Damar Cerrahisi Servisi’nde görev yapan Doç. Dr. İlker Alat’ın, hastaların, tedavilerinde kullandıkları ilaçlar ve tıbbi malzemelerle ilgili olarak helal-haram ilişkisi açısından tam bilgilendirilmediği yönündeki açıklamalarını önemli buluyor, bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, Sağlık Bakanlığı’nı ve gıda takviyelerine ruhsat veren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz.
İlaçların kaynağını bilmek istiyoruz
Halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan ve sadece devletin ilaç harcamalarının yıllık 20 milyar liralara ulaştığı bir ülkede; devletin, vatandaşının hastalıklarını tedavi ederken kullandırdığı ilaçların, medikal malzemelerinin içeriğinin; kaynak ve üretim yöntemlerinin de tam olarak açıklaması gerekmektedir. Bu durum hastaların sağlık ve güvenliğinin korunması ayrıca huzurunun da sağlanması açısından önemlidir. Diğer yandan dinî inançlara uygun tedavi talebi dünyadaki her bireyin en temel haklarından biridir.
Temiz ilaç evrensel hakkımız
Evrensel haklarından biri olan ‘bilgilenme hakkı’ hastaların tedavilerinde kullanılan ilaç ve uygulamaların sağlığına ve dinî inançlarına uygun olup olmadığı hususunu bilme, bu konudaki belirsizliğin giderilmesini talep etme hakkını vermektedir. Hatta bu hakkın kaynağını inanç özgürlüğü oluşturmaktadır. Yani evrensel hak olan ‘bilgilenme hakkı’, ilaç ve birçok unsuru kapsarken, onu tüketen insanların sağlığına ve dinî inançlarına uygun olup olmadığı meselesi de bu kapsama dâhildir. Bu bağlamda ülkemizde bu konudaki belirsizliğin giderilmesini talep etmek; ilaç ve uygulamaların sağlığa uygunluğunu, güvenli, kaliteli, korumalı ve temiz olma kriterleriyle beraber, Kur’an-ı Kerim’de yer alan ‘helâl ve tayyib’ olma ilkesine de uygun olmasını gerektirir.
Helâl tedavi talebi bir haktır bu hakkın hukuk, sağlık ve dini inanç hassasiyetleri gözetilerek ihtiyaç sahiplerine sunulası kaçınılması İmkânsız bir zarurettir. Çünkü hiç kimse, hangi inanca mensup olursa olsun inancının emirlerine uygun olmayan bir madde ya da uygulamayı tedavi amaçlı olsa dahi kullanmaya zorlanamaz. Bu konudaki belirsizliğin giderilmesi, laik devlet anlayışına aykırı olmayacağı gibi tersine; inançlara saygılı ilaç üretimi ve tedavi uygulamalarının sunulması laik devlet misyonunun gereğidir.
Diğer yandan ‘BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne vurgu yapmaktadır. Ayrıca herkesin gerek kendisi, gerek ailesi için yiyecek, giyecek, sağlıksal bakım, gerekli toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyini talep etme hakkının olduğunu vurgulamaktadır.
Ayrıca, ‘BM Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’ insanların kendi sağlık ve güvenliklerine karşı tehlikelerden korunması, kendi ferdi istek ve ihtiyaçlarına göre bilinçli seçim imkânı sağlamak için yeterli bilgilere erişme haklarının olduğunu ifade etmektedir.
Avrupa Konseyi Evrensel Tüketici Hakları’na göre Sağlık ve Güvenliğin Korunması Hakkı: ‘Satışa sunulan her türlü mal ve hizmetin yaşam ve sağlık açısından insanlara ‘maddi ve manevi’ zarar vermeyecek kalite ve nitelikte olmalıdır’ demektedir.
Öte yandan İslam Konferansı Örgütü, Türkiye’nin de taraf olduğu İslâm’da İnsan Hak ve Hürriyetleri Beyannamesi’ne göre ‘İslâm Ümmeti’nin her ferdi, amme maslahatı bulunan kamuya ait işlerden haberdar olma ve hayatında cereyan eden bu tür şeyleri bilme hakkına sahiptir’ hükmünü getirir.
Kısaca belli başlı bütün uluslararası insan hakları belgeleri; din, vicdan ve düşünce hürriyetini ve bunların açığa vurulmasını, yerine getirilmesini ve fiiliyata dökülmesini bunlardan faydalanırken maddi ve manevi zarar görmemesini bir hak olarak şart koşmaktadır.
Etikette tüm içerik eksiksiz yer almalı
Etiketleme ve ambalajlama mevzuatının tam uygulanmaması vatandaşın yukarıda beyan ettiğimiz haklarını ihlal ettiği gibi firmaların ise daha iyi hizmet vermesinin önünü kesmektedir. Bu durum hizmette bloklaşmaya, tekelciliğe sebep olmaktadır. Bu da, Rekabet Kanununa aykırıdır.
GDO’lu ilaç istemiyoruz
Ne yazık ki günümüz ilaçlar ‘rekombinant DNA’ teknolojisi ile üretilmekte ve yaygın olarak GDO’lu materyaller tercih edilmektedir. İlaçta kullanılan ham madde kadar kullanılan teknikte büyük önem arz eder. Çünkü ilaçlar bazı hastalıkları tedavi ettiği kadar tüketenin ruh ve bedeninde birçok olumsuz değişikliklere de yol açmaktadır. İslam dünyasında GDO’ya cevaz veren hiçbir âlimin olmadığı düşünüldüğünde ilaçta kullanılan GDO’nun da dinî, vicdanî, sağlık ve çevresel açıdan en az gıdalar kadar önem arz eder. Bu nedenle de ilaca dair her ayrıntıyı ona ihtiyacı olanın bilmesi kaçınılması imkânsız bir hak olup, hiçbir mazeret bu hakkı engelleyemez.
Diyanet’i taraf olmaya çağırıyoruz
Bu hususta Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ‘taraf’ olmaya davet ediyoruz. Görevinizin ve ilminizin gereğini yaparak halkın yediği, içtiği, kullandığı ürünlerin dine uygunluğu konusunda görüş bildirmenizi istiyoruz. Bu konuda atacağınız adım, bu topraklarda yaşayan her din mensubuna ışık tutacaktır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı da göreve davet ediyoruz. Bu halkın yediğinden, içtiğinden sorumlusunuz. Ürünlerin İçerik ve kaynaklarının etiketlerde bulunması zarar değil kar getirir. İçeceklerdeki alkol, yiyeceklerdeki jelâtinlerin ve diğer katkı madde kaynaklarının ve kullanılan ara ürünlerin de içerik ve oranlarının tam açıklanmasını istiyoruz.
Başbakanımızın ilgisini bekliyoruz
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyoruz!
İyi bir nesil yetişmesinin şartlarından biri de çocukların anne sütünden başlayarak ‘temiz’ ve ‘helal’ gıda ile beslenmesidir. Sizi bu konuda toplumun hem maddi, sağlıklı ve huzurlu yaşam için, hem de manevi hayatı için adım atmanızı, bu konudaki hassasiyetinizi bakanlıklara da sirayet ettirmenizi bekliyoruz.
Sonuç olarak, maddeten temiz mânen sakıncasız ilaç ve tıbbi yöntem taleplerinin yerine getirilmesi için gerekli kolaylaştırıcı çalışmaları yapmak demokratik bir toplum olmanın gerekliliğidir. Çünkü bu talep meşru bir hedefle orantılıdır ayrıca toplumun ihtiyacına cevap oluşturacak niteliktedir.
Sağlık Bakanlığı’nın üretilen ilaç ve tedavi uygulamalarının sağlık, inanç ve felsefi görüşler nedeniyle insanların tüketme ve tüketmeme haklarını güvence altına alması anayasal görevidir. Bakanlığın ivedilikle, tedavi ve diğer sağlık materyallerinin tüm içeriğinin hangi kaynaklardan ve hangi yöntemler kullanılarak üretildiğinin yani içerik ve menşeinin ürün etiketinde yer almasını sağlayıcı düzenleme yapması büyük önem taşımaktadır. Sağlık Bakanımız ve Başbakanımızın ihmal edilen bu alanla ilgili ivedilikle düzenleme yapacağına inancımız tamdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur
Hasta Hakları Aktivistleri Derneği, Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği,
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği (Gimdes), Sade Hayat Derneği, Aşı Yaptırmaya Mecbur Değilim (AYMD)