Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 22. Taraflar Toplantısı (COP22) geçtiğimiz hafta sona erdi. Oldukça teknik ve süreçlere ilişkin olması beklenen toplantı, aslında bu tarz detayların bile ne kadar büyük politik tartışmalar yaratabileceğini gösterdi.
Paris Anlaşması’nın kısa sürede yürürlüğe girmesi beklenmediği için, anlaşmayı hayata geçirecek kuralları belirlemek üzere başta Paris Anlaşması Geçici Çalışma Grubu (APA) olmak üzere birçok organa görev dağıtılmıştı. Fakat anlaşmanın, COP22’den önce yürürlüğe girmesi, toplantıyı anlaşma taraflarının da ilk toplantısı (CMA1) haline getirdi.
Paris Anlaşması, 197 ülke tarafından imzalanmıştı. Taraflar Toplantısı’nın son günlerinde imzalayan tarafların toplam 112’si anlaşmayı kendi ulusal mekanizmalarında onaylayarak CMA’ya katılma hakkı kazandı. Fakat Türkiye gibi ülkeler henüz CMA’ya taraf değil, bu durumda anlaşma kurallarının karar verileceği mekanizmanın dışında kalacaklar. COP 22 sonrası bu tarz ülkelere bir pencere açık bırakıldı. CMA 1 oturumu, 2017 ve 2018 yıllarında tekrar açılmak üzere askıya alındı. Bu durumda APA tarafları en azından bir süre daha sürecin içinde kalabilecek gibi görünüyor.
Kurallar kitabı ve diğer sürece ait kararlar ise 2017 ve 2018 yıllarına dağıtılarak takvime bağlandı. Marmara Üniversitesi’nden Prof. Semra Cerit Mazlum’un da belirttiği gibi, Marakeş’teki toplantının asıl önemi bir geçiş konferansı olması. Taraflar Toplantısı, Kyoto Protokolü sonrası, yeni işleyiş ve düzenlemelere sahip olacak Paris Anlaşması’nın belirleyeceği sisteme geçiş toplantısı. Bu, Kyoto Protokolüne hiç dâhil olmamış ABD gibi ülkeler için görece daha kolay olacak. Ama Kyoto Protokolü altında önemli aktörler olan Avrupa Birliği ve kırılgan ada ülkeleri için bu geçişin daha zorlu olabileceği tahmin ediliyor.
Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü’nün eklerle belirlediği ülkeler arasındaki farkları kaldırarak bütün tarafları acil eylem gerektiren iklim mücadelesine kendi koşullarınca beraber katılmalarını amaçlıyor. Marakeş toplantısının bir diğer çıktısı da bu doğrultuda ülkelerin birbirlerine iklim mücadelesi konusunda destek olmak üzere sayısız koalisyonun kurulması.
Bunlardan biri de kırılgan ülkeler forumu.
İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek 48 ülke 2050 yılına kadar yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçiş taahhüdünde bulundu.
Bu ülkeler, kendilerinden böyle bir taahhüt beklenmemesine rağmen ellerini taşın altına soktu. Finansman argümanları ardına sığınmayıp diğer ülkelere net bir mesaj verdi.
COP 22’nin Türkiye’nin katılımı açısından oldukça zayıf geçtiği söylenebilir. Paris Anlaşması’nı onaylamak için halen bir adım atmayan Türkiye, birçok ülkenin gerisinde kalmayı göze almış görünüyor. Maalesef, Türkiye ülkeler arasında kurulan sayısız işbirliğinin hiçbirinde de yer almıyor. Toplantı açılışının ilk yarım saatinde ve 9,5 saat süren kapanış oturumunun son yarım saatinde söz alan Türkiye iklim finansmanına erişim isteğini dile getirmekten başka herhangi bir katkıda bulunmadı.
Türkiye’nin bu durumu 2016 yılı için yayınlanan İklim Değişikliği Performans Endeksinde de ülkemizi son sıralara koyuyor. Türkiye gibi yenilenebilir enerjide lider olarak birçok ülkeye örnek olabilecek potansiyele sahip bir ülkenin çağımızın en büyük uluslararası işbirliği olan iklim mücadelesinin dışında kalmayı tercih etmesi anlaşılması oldukça zor bir durum.
COP22, iklim değişikliği ile mücadelede rol alan sivil toplum, belediyeler, ülkeler, iş dünyası ve bireylerin net bir mesajıyla sonlandı. Taraflar uzlaşana kadar, biz durmayacağız. İklim değişikliği çoktan milyonlarca insanın hayatını etkiliyor, biz mücadelemize devam edeceğiz.
Duygu Kutluay
İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu