Anadolu’nun kim bilir nice zamanlar nice seyyahlara geçit vermemiş, heybetiyle nam salmış, türkülere yakılmış, gündüz hayrına rüyalara yorulmuş ve kitabelere işlenmiş sarp doruklarından muteber bir dağının eteklerinde bir yerlerde, zamanında nice yörüğün göçer iken mesken eylemesiyle yerleşke haline gelen bir köyün şimdiki zamanlardaki bir kahvesinde o sarp dorukların bizlere geçit vermesi hayaliyle sıcak bir sobanın başında, kokusuyla geçmişe, uzaklara ve doğa sevdalısı yörüklerin yaşamları izinde hayallere daldıran çaylarımızı yudumlayarak tırmanış vaktini bekliyoruz yine…