Geçtiğimiz hafta, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Muhammed El Baradey, nükleer silah yapılmasını önlemek üzere İran’dan gelecek uranyumun Türkiye’de saklanmasını önermişti. Önce Enerji Bakanı Taner Yıldız “Uranyum depolamaya hayır demeyiz” dedi. Ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, böyle bir öneriye hükümet olarak sıcak baktıklarını açıkladı.
Radyoaktif taşıma ve saklama işlemlerinden kaynaklanabilecek her türlü güvenlik sorununu hesaba katmadan yapılan bu açıklamalar şaka olmalı!
Dünyada radyoaktif atıkları uzun dönemli saklamak için hiçbir çözüm olmadığına dikkat çeken Greenpeace Enerji Kampanyası Sorumlusu Korol Diker, “Türkiye hiçbir atığı saklayabilecek durumda değilken, üstelik radyoaktif atık taşımacılığı bugün Avrupa’da bile büyük kaza riskleri taşırken, İran’ın zenginleştirilmiş uranyumu Türkiye’ye neden getiriliyor?” diye sordu.
Diker “Bu riskleri düşünmeden karar veren bakanlarımız şaka yapıyor olmalılar” dedi ve ekledi: “Sayın Davutoğlu, İran için yaşamsal önemde olduğunu belirttiği uranyumun Türk insanı için ne kadar ölümcül olabileceğini düşünmüyor. Bakanlarımız her ülkenin kurtulmak için uğraştığı radyoaktif maddelere Türkiye’nin kapılarını açmak yerine yetkilerini ‘Nükleerden Arındırılmış bir Ortadoğu’ fikrini kabul ettirmek için kullanmalı”.
Türkiye, İran’dan gelecek uranyuma neden hayır demeli?
Yüksek düzeyde toksik radyoaktif elementlerin taşınması ve saklanması, nükleer enerjinin en büyük risklerinden birini oluştururken, uranyumun taşınması ve depolanması çevre ve toplum sağlığı için geri döndürülemez riskler taşımaktadır.
Ayrıca, Türkiye’nin uranyum zenginleştirme ve saklama hakkında deneyimi, bilgisi ve tesisleri yetersizdir. TAEK’in (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) radyoaktif maddelerin yönetimi ile ilgili geçmiş deneyimleri de bunun kolaylıkla bir felakete dönüşebileceğini ortaya koymaktadır.
Uranyumun taşınması için kullanılması olası Türk demiryollarının güvenliği, (bugüne dek yaşanan kazalar düşünüldüğünde) büyük soru işaretleri yaratmakta, söz konusu maddelerin kara yolu ile taşınması ise çok daha büyük riskler oluşturmaktadır.
Bir nükleer reaktör yıllık yaklaşık 25–30 ton nükleer atık üretmektedir. Nükleer enerjinin 50 yıllık geçmişinde harcanan yüz milyarlarca dolara rağmen nükleer endüstrisi atıkların kalıcı olarak saklanması için hiçbir çözüm bulamadı. Var olan tek kalıcı atık saklama projesi olan Yucca Dağı projesi ise takvimin 32 yıl gerisinde kaldıktan ve bütçesini 32 milyar Dolar aştıktan sonra, bu yıl Obama yönetimi tarafından sonlandırıldı.
Sadece nükleer enerji programlarının ilan edilmesi bile güvensizlik yaratmakta ve bölge ülkelerinin daha çok silah satın almasına sebep olmaktadır. Nükleer silahların yayılmasının engellenmesinde kalıcı bir çözüm, ancak bölgede ve dünyada uranyum zenginleştirmenin sonlandırılması, nükleer enerji programlarının bitirilmesi ve nükleer silahların imha edilmesiyle mümkündür.