HAYYAM’IN İZİNDE

Bu gün Türkiye’den başlayıp Kamboçya’ya kadar sürecek olan yolculuğumuza heyecanlı bir şekilde başlıyoruz. Aslında haftalar önce çıkılması gereken bu yolculuk aksilikler içinde kurgulandı. Önce tamamen karayoluyla gerçekleşmesini istediğimiz yol, Pakistan’daki güvenlik önlemlerinden dolayı bizi uçakla Asya’ya ulaşmak zorunluluğuna itti. Bizde buradan uçakla Sharjah aktarmalı olarak Nepal’e gidip oradan karayoluyla yolumuza devam edeceğiz.

Çok amaçlı bir grup olarak kendimizi bu yola aşıladık. Amacımız; yenilebilecek, tadılabilecek, gezilebilecek ve eğlenilebilecek her yere gidebilmek, her şeyi yapabilmek. Bir şeyleri yapmak için yapmaktansa içimizden geldiği için yapmayı tercih edeceğiz. Bu bir sosyal, kültürel, politik yani tam anlamıyla bir beşeri yol hikâyesidir. Ve kendimizi muson yağmurlarının kucağında bulacağımız için her şey çok zor olacak biliyoruz. Ama bu zorluğun vereceği keyif muhtemelen her şeye değer evet. Şimdilik bunu düşünmekten başka bir çaremiz yok.

Arkadaşlarım arasında oldukça midesiz biri olarak tanınmam ve Khmer yemek kültürüne olan özel ilgim, Türk insanının yemeyi aklına bile getiremeyeceği çeşitteki yemekleri tatmamı gerektiriyordu. Yola çıkışın temeli buydu. Üstüne koya koya gelişti ve gelişti. Kafamızdaki bu son beşeri halini aldı. Benimle beraber bu yolculuğa tanık olmak isteyen Beste Şat, Burak Çelenk, Funda Karakaya, Sabri Tunca, Şule Kaya.  Hepsi birbirinden farklı insanlar. Müzisyen, siyasetçi, televizyoncu ve ilginçtir biri de zabıta. Bu kimlikleri ile yola çıkıyorlar. Ve işte herkesin sahip olduğu bu kimlikler yolun ruhunu oluşturacak. Bir bakıma kendi içimizde gerçekleştireceğimiz bu yolda 5 ülke; Nepal, Hindistan, Myanmar, Tayland ve Kamboçya, 30’a yakında şehirde olabildiğinde yerelleşmek, halkın arasına karışmak istiyoruz.

Toplayabileceğimiz kadar materyal toplayıp, insanların dimağlarına güzel bir zevk sunmak istiyoruz…”

Metin ve fotoğraf: N. Öykü Maral

04.08.2011