03.11.2013 Pazar günü akşamı ajanslara düşen ‘Diyarbakır’daki Leopar Saldırısı’ haberini duyunca, Uludağ’daki yaban hayatı gözlerimin önünden film şeridi gibi geçmeye başladı.
Uludağ’da varlığını sürdüren 46 tür kelebek, 11 tür Bombus Arısı, Uludağ’a özgü endemik tür olan Apollon Kelebeği, bir zamanlar bol olduğu bilinin dağ keçileri, geyik ve karacalar, domuz tilki, çakal, porsuk, sansar, sincap, domuz, tilki, dağ faresi, az miktarda da olsa kurt ve ayılar.
Kuşlardan, birkaç çift kalsa da sakallı akbaba, dağ kartalı, doğan, şahin, atmaca, kerkenez, karga ve ağaçkakan, baykuş dağ güvercini, çulluk, üveyik, karatavuk, kırlangıç, sakağı ve serçeler.
Uludağ’da yaşam bulan hayvanlardan her biri; acaba, leoparın başına gelen akıbete maruz kaldı mı? Kalacak mı? Bizim haberimiz olabilecek mi? Bu soruyu kendi kendime sorar olmaya başladım.
Her canlının bir ekosistem içerisinde ne kadar değerli olduğunu da biliyorum. Ama beni en fazla kaygılandıran ne biliyor musunuz; geyik ve karacalar.
Çünkü onlar 1962 yılında beri, yabandan uzak Bursa – Uludağ Karayolu üzerindeki 80 hektarlık yeşil tarla geyik üretme çiftliğinde yaşıyorlardı. 2006 yılında olmaları gereken yere, yani yaban hayatına salındılar. Bu hayvanlar çok ama çok güzellerdi, çok cana yakındılar, çok yakışıklı ve gösterişli idiler, Uludağ ile özleşmişlerdi.
Acaba yaşıyorlar mı, kaç çift kaldılar, Tüm dileğim leoparın başına gelen onların başına inşallah gelmemiş ve yaşıyor olmalarıdır.
Hasan Ören
08.11.2013
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş, Çamlıdere / Ankara