GÜZEL GÖZLERİN PEŞİNDE

Aylardan Şubat… Kıbrıs’ın Dipkarpaz Bölgesi’ne, en güzel gözlü hayvanların, yani eşeklerin izini sürmek üzere İstanbul’dan yola çıkıyoruz. Kıbrıs bizi Şubat ayında 20-22 derecelerde günlük güneşlik bir havayla karşılıyor.

Dipkarpaz, Kıbrıs Adası’nın kuzeydoğu ucundaki dağlık burun bölgesi. İskele İlçesi’ne bağlı bir kasaba. Havalimanı’ndan buraya varış yaklaşık 150 km. Yol 1,5 saat kadar sürüyor.

Kıbrıs’tan Dipkarpaz’a gelene dek baharın müthiş şekilde canlandırdığı tabiata âşık olmamak elde değil. Karpaz’a geldiğimizde ise içimden “Türkiye’nin yemyeşil Karadeniz’i varsa, Kıbrıs’ın da Dipkarpaz’ı varmış” diye düşündüm. Dipkarpaz’ın Karadeniz’den farkı, yeşilin arasına karışmış sarı, kırmızı, pembe renkli çiçeklerin görüntüsüydü.

Dipkarpaz’da çekimlerimize başladığımız andan itibaren ilk dikkatimizi çeken, bölgenin müthiş zengin florası ve faunasıydı. Bölgede çalışırken binbir çeşit rengârenk çiçekler, farklı güzellikte bitkiler, farklı türde ilk defa karşılaştığımız kuşlar bize eşlik etti.

Yöre halkıyla konuştuğumuzda, en önemli endemik bitki olarak, buraya özgü bir laleden söz ettiler. Halk arasında Medoş lalesi olarak bilinen, Mart-Nisan aylarında çıkan bu lale türü Dipkarpaz’ın kuzeyinde Tepebaşı ve Avtepe bölgesinde yetişiyormuş. Dünyada sadece Kıbrıs’ta yetişen endemik bir bitkiymiş ve koruma altına alınarak, koparılması yasaklanmış. Her yıl Mart ayında festivali düzenleniyor.

Dipkarpaz’ın sahil kısmında bungalov evler, plajlar ve restoranlar, turistler için vazgeçilmez yerler. Gittiğinizde görmeden dönmemeniz gereken başlıca yer ise Altınkum Plajı… Sapsarı kumla kaplı bu plaj, denizin mavisiyle birleşerek müthiş görkemli bir resim çıkarıyor ortaya.

Güney ve kuzey kısmı denizle çevrelenmiş bölgenin diğer kısmı göz alabildiğince yemyeşil orman. Ve adanın en ünlüleri, yani eşekleri bu ormanlık alanda yaşıyor.

Orman alanında yaşayan eşeklerin birçoğu yabani; insan gördüklerinde hemen kaçıyorlar. Fakat Apostolos Andreas Manastırı’nın bulunduğu Zafer Burnu’ndaki ormanlık alanda yaşayan eşekler, manastıra gelen turistlerden gördükleri ilgiyle evcilleşmiş durumdalar. Hatta buradaki eşekler, turistler tarafından elle besleniyor.

Bölgede 2003 yılında sayımı yapılan eşekler 800 taneymiş; bugün ise yaklaşık 1.200 eşek olduğu tahmin ediliyor. 11 bin dönümlük telle çevrili arazi içinde bulunan eşekler, ormana gelen avcıların kapıları açık bırakmaları yüzünden kaçabiliyorlar. Ekili alanlara indiklerinde birkaç kez tarla sahipleri tarafından öldürülmüşler. Ayrıca kaçan eşekler yolda birden önünüze fırlayabilecekleri için bölgede araç kullanırken çok dikkatli olmalısınız.

Çekim yaptığımız dört gün boyunca eşeklerin bulunduğu bütün orman bölgesini gezdik. Eşekleri bir arada görüntülememiz zor olsa da, birçok yerde az da olsa gruplarla karşılaştık. Yöre halkı özellikle bir yer tarif ederek oradaki eşekleri çekmemizi tavsiye etti. İki gün üst üste bu bölgeye gidip elimiz boş dönünce oldukça üzülsek de, üçüncü günün sonunda eşekleri deniz kenarına yakın ormanlık bölgede yakalayıp görüntüleyebildik.

Flora ve fauna zengin olduğundan, Dipkarpaz Milli Parkı koruma altına alınmış. Bakanlığın ayırdığı bütçe yeterli olamadığından bazı konularda uygulamalar gecikiyor olsa da, bu muhteşem doğanın kıymetini bilmek, hem burada yaşayan yerli halka hem de seyahate gelen turistlere de düşüyor. Bu müthiş doğayı bilinçli bir şekilde korumak, buradaki bitki ve hayvanları yok etmemek, gelecek nesillere aktarmak herkesin görevi…

Naçizane tavsiyem; bir gün mutlaka bu güzel bölgeye tatile gitmeniz. Konaklamak için sahilde bulunan bungalovları ya da köy içindeki bakanlığa, belediyeye ait otelleri tercih edebilirsiniz.

Görmeden dönmemeniz gereken yerler ise; Ayios Philon Kilisesi, Karpasia antik kenti ve Apostolos Andreas Manastırı. Tabii, güzel gözlü eşekleri de unutmayın!

Metin ve fotoğraflar: Banu Acar

05.03.2013