GÖLYAZI

Uluabat Gölü kıyısındaki en şirin yerlerden biri eski adıyla Apolyont şimdiki adıyla Gölyazı. Bursa’ya yaklaşık 35 km uzaklıkta ve ulaşım da oldukça kolay. Özel arabanız yoksa Bursa batı garajından hareket eden otobüslerle buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Sıradan bir yolculuk sonrası yolun son 4-5 kilometresi nasıl bir yere varacağınız hakkında ipuçları veriyor sanki. Ana yoldan giderken Gölyazı tabelasını görüp döndükten sonra sizi dört bir yanı zeytin ağaçlarıyla kaplı olan geleneksel köy yolu karşılıyor. Ve alt tarafta da muhteşem görüntüsüyle Uluabat Gölü…

Aslında Gölyazı, Uluabat kıyısındaki tek kasaba değil ama fotoğrafçı ve gezginlerin en uğrak mekânı burası. Ancak diğer insanları yabancı olduğu bir yer. Bir yandan adına şiirler yazılabilecek kadar güzel olan burayı herkes görmeli diye düşünüyorum ama diğer yandan da Gölyazı’nın o eşsiz tabiatına zarar gelir korkusuyla buranın henüz keşfedilmemiş olmasının iyi bir şey olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Tamamı birinci derece sit alanı olan Gölyazı, 2006 yılında Tarihi Kentler Birliği’ne üye oldu. 2005 yılında toplum gönüllüleri vakfı üyesi gençler tarafından boyama ve tamiratlar yapıldı. Ancak hala bakımsız ev sayısı oldukça fazla. Buna rağmen evlerin iskeleti çirkin değil ve iyi bir restorasyonla harika bir görünüme kavuşabilirler. Düşünüyorum da Safranbolu evlerine yapılan restorasyon tarzında bir çalışma burada da yapılsa nasıl olurdu acaba. Sanırım mükemmel olurdu.

Gölyazı’nın fotoğrafçılar için mükemmel bir yer olduğundan bahsetmiştim. Burada fotoğrafını çekmeye değecek çok fazla şey var, her şeyi çekmek istiyorsunuz. Olağanüstü bir yer.

Fotoğraf aşkıyla bir o yana bir bu yana koşturup yorulduktan sonra köy meydanındaki kahvede oturup bir şeyler içerken yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Ama emin olun dinlenirken bile aklınızdan acaba daha başka nasıl fotoğraflar çekebilirim sorusu geçecektir. Arka tarafta ağaçların, rengârenk evlerin camlarındaki yansıması ve muhteşem manzarasıyla Uluabat Gölü…

Aslında genelde bu tarz gezilerde hep hayal kırıklığına uğrarım. Çünkü bir yere gitmeden önce internetten biraz araştırma yaparım ve oranın fotoğraflarına göz atarım. Hayal kırıklığına uğramamın asıl sebebi de fotoğraflar. Fotoğraflarda olağanüstü görünen yerlerin gittiğimde o kadar da olağanüstü olmadığına az şahit olmadım. Yani bu gittiğim yerin kötü olmasından değil, benim gördüğüm fotoğraflara paralel olarak beklentimin çok fazla olmasından kaynaklanıyor. Ama Gölyazı öyle bir yer değil. Gördüğünüz fotoğrafların her birine gözlerinizle de şahit olacağınıza şüpheniz olmasın. Her mevsimde farklı güzellikle görüntüler sizi karşılayacak…

Bu güzel balıkçı kasabası sakinlerinin sizi çok güzel karşılaması ise ayrı bir mutluluk.

Burada hiç kimse sizi rahatsız edecek hareketlerde bulunmuyor. Rahatça fotoğraflarınızı çekebiliyorsunuz. Yanınızdan geçen biri size garip garip bakmıyor. Yani kasaba halkı fotoğrafçılara alışmış durumda. Sizi hiç yadırgamıyorlar. Bu noktada aklıma Bursa’da lunaparkta yaşadığım bir olay geldi. Güzel bir Bursa akşamında gece çekimleri yapmak için lunaparka gitmiştim ve dönme dolabı çekiyordum. Derken yanıma iki üniversite çağındaki genç geldi ve bana; “pardon siz yurtdışından mı geldiniz acaba?” “İlk kez mi dönme dolap görüyorsunuz neden fotoğrafını çekiyorsunuz?” Dedi. Dönme dolabın sadece ülkemizde olduğunu sanan ve kendince eğlenen gençlere buradan selamlarımı iletiyorum.

Bu enteresan anımdan sonra Gölyazı sakinlerinin önemini anlamışsınızdır umarım. Ayrıca burada insanlar oldukça mutlu görünüyor. Bunu her hallerinden anlayabiliyorsunuz. Bir süre hayallere daldım ve kendimi Gölyazı halkından biri gibi hissettim. Evinizin önünde muhteşem görüntüsüyle Uluabat Gölü, günbatımındaki renk cümbüşü ve balıkçıların siluetleri. Gerçekten de burada yaşayıp mutlu olmamak mümkün değil.

Burada kalıp Gölyazı’yı baştan sona keşfetmek ve sabaha kadar fotoğraf çekmek çok keyifli olurdu. Ama artık gitme vakti gelmişti.

Geri dönüşte henüz gün yeni batıyordu, hava tam kararmamıştı. Ve ben hala gözümü Gölyazı’dan alamıyordum. Bir yandan heyecanla çektiğim fotoğraflara bakarken diğer yandan günbatımının o eşsiz renklerinin göl üzerindeki yansımalarını seyrediyordum. Bulutların günün son ışığıyla dansı da cabası.

Son olarak benim gibi metropolsüz bir yaşam düşünemeyen biri bile Gölyazı’yı gördüğü anda buraya yerleşmeliyim diye düşündüğüne göre burada gerçekten bir büyü var demektir.

Metin ve fotoğraflar: Kaan Köse

12.12.2010