GÖLCÜK KRATER GÖLÜ

Sonbahar olup ta yapraklar, doğanın neşeli haykırışı yeşilden; huysuz bir ihtiyarın kırışmış yüzünü andıran çizgilerine bürününce, Gölcük Krater Gölü’nü gezmek bir başkadır. Çünkü o an sessizliği delen tek şey rüzgâra merhaba diyen kuş ve bakış açımızın yansıması olan deklanşör sesleridir.

Isparta’nın şehir merkezine 8 kilometre uzaklıkta bulunan Gölcük Krater Gölü, işte tam anlamıyla bu nitelemeye eşdeğerdir. Geçmiş tarihlerde volkanik faaliyetler sonucu oluşmuş krater gölünün çapı, yaklaşık 1,5 kilometre; denizden yüksekliği ise 1300 metredir.

Geçmiş yıllarda Isparta şehir şebeke suyu olarak kullanılan göl, son yıllarda su kaybının olağandışı seviyelerde azalması sebebiyle deniz laciverdi bu güzel oluşum koruma altına alınmıştır. 1991 yılında tabiat parkı olarak tescillenmiştir. Göl kıyı çizgisinin 3/2’lik bölümünü açık kumullar kalan bölümünü ise derin sazlık alanlar ve bataklıklar oluşturmaktadır. Özellikle sazlık alanlarda birçok kuş, yılan, kaplumbağa, tilki, sincap ve kurbağa türleri görülebilmektedir.

Göldeki balık türlerinin üreme faaliyetleri sebebiyle olta balıkçığı yasaklanmıştır. Göl kenarında yine elmacılık faaliyetleri gelişmiş olup bu bölgede birçok elma ağacı mevcuttur. Özellikle ilkbahar ve yaz mevsimlerinde halkın neşesine ortak olan bölgeye, sonbahar ve kış aylarıyla birlikte tam anlamıyla bir sükûnet hâkim olmaktadır.

Yöre halkınca Pilavtepe olarak isimlendirilmiş volkan konisinden göl, tam anlamıyla görülebilmektedir. Özellikle sabahın erken saatleri ve gün batımına doğru ışığında bize yardımcı olmasıyla birlikte bu zirveden harikulade panorama fotoğrafları objektiflerimizi, alıç taneleri de lezzet zevkimizi süslemektedir. Yine Gölcük Krater Gölü’nün 2 kilometre uzaklığında bulunan Milas Mesire Alanı, göle ayrı bir hava katmaktadır.

Bütün bunlara karşılık Gölcük Krater Gölü’nün bizden istediği yalnızca bir şey vardır: Sessizce pür dikkat kendisine kulak vermemiz.

Öyle ki ne zaman yanımızdan bir sincabın geçeceği, üstümüzden bir atmacanın uçacağı ve muhteşem melodisiyle bir kurbağanın kulağımızı tırmalayacağı tatlı bir sürprizden başka bir şey değildir.

Metin ve fotoğraflar: Gökhan Demir

26.11.2010