‘Önümde iki yol uzanıyordu ve ben az gidileni seçtim. İşte bütün farkı bu yarattı.’ Robert Frost
Gezgin Ruhlar, biçilmiş kıyafetleri üzerlerine bir türlü oturmayanlardır. Amaç GİTmekse eğer, bir ‘Gezgin Ruh’ salondan mutfağa giderken veya pencereden dışarı bakarken paket turla Paris’e gidenlerden daha fazla gezebilir. Ama şu da bir gerçektir ki ‘Gezgin Ruh’ların ‘her şeyi satıp savıp, başını alıp gidesi’ daha fazla gelir.
Maceracılar, bir baltaya sap olmayıp da herkese inat mutlu olanlar bizden çıkar. Takside girmeyenler, araba yerine bisiklete binenler, dev ekran TV için 3 aylık maaşını dökmeyenler, sevgililer gününde sevgiliden postayı yemeyi göze alıp hediye almayanlar bizdendir.
Herkes otobanda giderken ‘Gezgin Ruh’lar patikalara çıkar. Çizilir dizleri elleri dikenlerle ama çiçek kokuları mest eder, unutturur acılarını. Kendilerini işten attırıp aldıkları tazminatla özgürlüğe ‘Bir Bilet Al’anlar, bir okyanusun fısıltılarına kulak verip bir okyanusu dost edinenler bizden çıkar, ‘Gezgin Ruh’lardan…
Bu satırların yazarı bir ‘Gezgin Ruh’ çağırıcısıdır. Tüm mal varlığını satıp Hollanda’dan Kazakistan’a bisikletle giden, yel değirmenlerine savaş açan, söyleşiler yaparak ‘Gezgin Ruh’lara yola çıkmaları, kendi patikalarını bulmaları için kışkırtandır.
Aslında herkesin içinde bir ‘Gezgin Ruh’ vardır. Bakalım onu uyandırabilecek misiniz?
Fotoğraf: İsmail Şahinbaş