Cesur, Gerzeli bir arkadaşımız. 40 yaşında ve uzun yıllardır Greenpeace gönüllüsü… Şu anda bizim için ve tabii ki Gerze için direniş kampını ziyarete gitti. Normalde yılın 3 ayını ve güneşli günlerini geçirdiği bu Karadeniz kasabasında şimdi bulunma nedeni, onun içini burkuyor. Ondan eski bir Gerzeli olarak neler hissettiğini anlatan bir yazı yazmasını istedik. Özlemini, öfkesini, hayal kırıklığını ve umudunu, yazdığı her cümleden anlayabilirsiniz.
‘5 Eylül 2011 günü Gerze halkına yaşatılan cehennemi duyduğumda, çocukluğumun en güzel anılarını saklayan bu cennete ışınlanıp bu yürekli insanlara omuz vermek istemiştim… Aradan 25 gün geçse de şu an Gerze’deyim. Yok hayır, ışınlanmadım; 18 saat süren bir otobüs yolculuğundan sonra vardım.
Termik kâbusa karşı direnişin itici gücü Yeşil Gerze Çevre Platformu’nun bürosuna kısa bir ziyaretin ardından; Anadolu Grubu’nun asıl hedefi olan Yaykıl Köyü’ne gidiyoruz. Bu yıkıcı şirket, elini kolunu sallayarak topraklarına giremesin diye Gerzelilerin nöbet tuttukları noktaya vardığımızda; 5 Eylül’de maruz kaldıkları saldırının onları korkutup vazgeçirmek bir yana, direnişlerine daha bir kararlılık ve inatla sarılmalarını sağladığına şahit oluyoruz.
Kimle konuştuysak, yaşadıkları iç burkan hayal kırıklığının baş aktörü, bu zamana kadar halkı korumakla görevli olduğunu düşündükleri kolluk kuvvetleri ve kendilerine karşı insafsız davranışı. Ellerinden gelen empatiyi kurmalarına rağmen;10 yaşındaki bir çocuğa ya da yaşlı bir kadına uygulanan o şiddeti ne ‘görev aşkı’yla ne de ‘emir kulu’ olma haliyle açıklayabiliyorlar.’
Greenpeace